INTRODUCTION: Cerebral amyloid angiopathy (SAA) is a cerebrovascular pathology that develops due to the accumulation of amyloid beta-peptide (Aβ) in the media and adventisia layer of small and large cerebral arteries. Ischemic or hemorrhagic stroke, dementia and encephalopathy can be seen. In our study, we aimed to investigate the frequency of convexal subarachnoid hemorrhage and its effect on prognosis.
METHODS: Twenty-four patients diagnosed with cerebral amyloid angiopathy who were examined and treated in the neurology clinic between 2016 and 2017, and who received gradient ECO and SWI MR imaging were included in our study. Patients with a history of trauma and recent surgery were excluded from the study. Demographic features, vascular risk factors, antithrombotic or anticoagulant use, neuroimaging findings, application NIHSS and mRS values after 3 months were recorded.
RESULTS: 24 patients were included in the study. Eleven (45.8%) were women. The average age was 72.5 ± 8.79. 17% of our patients had convex subarachnoid hemorrhage and 21% had lobar hemorrhage. In 42%, both lobar hemorrhage and convex subarachnoid hemorrhage were observed. There was no significant difference between the groups in terms of prognosis and mortality.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In our study, it was concluded that convexal subarachnoid hemorrhage did not have a significant effect on prognosis and was not related to hypertension, diabetes, smoking and anticoagulant use.
GİRİŞ ve AMAÇ: Serebral amilod anjiopati (SAA), küçük ve büyük serebral arterlerin media ve adventisia tabakasında amiloid beta-peptid (Aβ) birikimine bağlı gelişen serebrovasküler bir patolojidir. İskemik veya hemorajik inme, demans ve ensefalopati görülebilir. Çalışmamızda konveksal subaraknoid kanama sıklığını ve prognoz üzerine etkisini araştırmayı amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 2016-2017 yılları arasında nöroloji kliniğinde yatarak tetkik ve tedavi edilen, gradient EKO ve SWI MR görüntüleme yapılan olası serebral amiloid anjiopati tanılı 24 hasta çalışmamıza dahil edildi. Travma öyküsü olan, yakın zamanda cerrahi geçiren hastalar, çalışmadan çıkarıldı. Tüm hastaların demografik özellikleri, vasküler risk faktörleri, antitrombotik veya antikoagülan kullanımı, nörogörüntüleme bulguları, başvuru NIHSS ve 3 ay sonraki mRS değerleri kaydedildi.
BULGULAR: Çalışmaya 24 hasta alındı. On bir (%45,8) kadındı. Yaş ortalaması 72,5±8,79 idi. Hastalarımızın %17’sinde konveksal subaraknoid kanama, %21’inde lober hemoraji mevcuttu. %42’sinde ise hem lober hemoraji hem de konveksal subaraknoid kanama izlendi. Gruplar arasında prognoz ve mortalite açısından anlamlı fark izlenmedi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızda konveksal subaraknoid kanamanın prognoz üzerinde belirgin etkisinin olmadığı ve hipertansiyon, diabet, sigara kullanımı, antiagregan, antikoagülan kullanımı ile ilişkisinin olmadığı sonucuna varıldı.