ISSN 1301-1375 | e-ISSN 2146-9113
Turkish Journal of Cerebrovascular Diseases - Türk Beyin Damar Hast Derg: 24 (2)
Volume: 24  Issue: 2 - Ağustos 2018
RESEARCH ARTICLE
1.Patent Foramen Ovale in Young Patients with Ischemic Stroke
Zeynep Özözen Ayas, Aslı Aksoy Gündoğdu, Çağın Mustafa Üreyen
doi: 10.5505/tbdhd.2018.21548  Pages 46 - 51
GİRİŞ ve AMAÇ: Foramen ovale doğum öncesi dönemde interatrial septumda bulunan, doğumdan sonra sol atrium basıncının artmasıyla kapanan açıklıktır. Kapanmaması durumda parodoksal emboli, lokal trombüs, aritmiler ve hiperkoagülabiliteye bağlı inme görülebilmektedir. Bu yazıda genç inmeli hastalarda patent foramen ovale (PFO) ve atrial septal anevrizma (ASA) sıklığı, tedavi yaklaşımları ve takip sonuçları bildirilmiştir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Kliniğimizde izlenen 18-45yaş arası 163 genç inmeli hastanın dosyaları retrospektif olarak değerlendirildi. Transtorasik ekokardiografide (TTE) 2 hastada PFO, 2 hastada ASA saptandı. Tranözefageal ekokardiografide (TÖE) 5 hastada PFO kaydedildi. Yaş, cinsiyet, premorbid hastalık ile antiagregan-antikoagülan ilaç kullanımı, rutin test, görüntülemeler, TTE ve TÖE bulguları ile tedavi protokolleri, inme rekürrensi kaydedildi.
BULGULAR: PFO, 163 genç inmeli hastanın 5’inde (%3,06) (3K,2E) saptandı. Yaş ortalamaları 30.2 (18-42) idi. Bir hastada geçici iskemik atak, 4 hastada inme mevcuttu. Bir hastanın daha önce geçirilmiş inme öyküsü ve 2 hastanın sigara içiciliği öyküsü vardı. Hastalarda karotis darlığı saptanmadı. Rekürren inmeli hastada ANA pozitifliği, diğer hastada rekürren abortus, FVL, MTHFR C677T ve A1298C heterozigot mutasyonu ile hiperhomosisteinemi saptandı. Bir hastada MTHFR A1298C ve C677T heterozigot mutasyonun birlikteliği ve bir hastada MTHFR C677T heterozigot mutasyonu ve AKA pozitifliği tespit edildi. 1 hastanın etiyolojik araştırmasında PFO varlığı dışında başka bir patolojik sonuca rastlanılmadı. 2 hastaya endovasküler kapatma yapıldı. 2 hasta asetilsalisilik asit, 2 hasta warfarin ile izlendi. 3-5 senelik takiplerinde rekürren inme izlenmedi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Genç inmelerde PFO araştırılması tekrarlama riskine karşı medikal ve cerrahi olarak tedavi edilebilir bir faktör olduğundan mutlaka yapılmalıdır. Kriptojenik vakalarla birlikte genç hastalarda, bilinen risk faktörü varlığında TTE ile TÖE yapılması gerekliliği vurgulanmıştır.
INTRODUCTION: The foramen ovale is a hole in the interatrial septum in prenatal period, which is closed after birth with the increase of left atrium pressure. If it does not close, stroke due to parodoxically embolism, local thrombosis, arrhythmia and hypercoagulability can be seen. In this article, the frequency of patent foramen ovale (PFO) and atrial septal aneurysm (ASA), treatment approaches and follow-up results have been reported in young stroke patients.
METHODS: The files of 163 young stroke patients between 18 and 45 years of age who were followed up at our clinic were reviewed retrospectively. Transthoracic echocardiography (TTE) revealed PFO in 2 patients, ASA in 2 patients. Transeosophageal echocardiography (TEE) reported PFO in 5 patients. Age, gender, premorbid disease and antiaggregant-anticoagulant medical theraphy, routine tests, imaging, TTE and TEE findings, treatment protocols, stroke recurrence were recorded.

RESULTS: PFO was detected in 5 of 163 young stroke patients (3.06%) (3K, 2E). The average age was 30.2 (18-42). One patient had transient ischemic attack and 4 patients had stroke. There was a 1 patient has a previous stroke and 2 patients were smokers. Carotis stenosis was not detected in patients. ANA was positive in recurrent stroke patient, another patient had recurrent abortion, heterozygote mutation of FVL, MTHFR C677T and A1298C and hyperhomocysteinemia. One patient had PFO and no other pathological result for etiological investigation. Endovascular closure was performed in 2 patients. 2 patients were treated with acetylsalicylic acid and 2 patients were treated with warfarin. No recurrent stroke was seen in 3-5 year follow-ups.

DISCUSSION AND CONCLUSION: PFO investigation in young patients should be perform as a medical and surgically treatable factor against the risk of recurrence. In addition to the cryptogenic case, it is emphasized in all young stroke patients that TTE and TTE should be performed even in the presence of a known risk factor.

2.Supra-aortic Stenting Experiences in Over Eighty Year Old Patients
Yusuf İnanç, Serhan Yıldırım, Semih Giray, Ertan Karaçay
doi: 10.5505/tbdhd.2018.97658  Pages 52 - 57
GİRİŞ ve AMAÇ: İnme her yaşta görülebilir, ancak çoğunlukla yaşlılarda ortaya çıkar. Bütün dünyada nüfusun giderek yaşlanması, bu yaş grubunda inme için primer ve sekonder koruma tedbirlerinin önemini artırmaktadır. Seksen yaş ve üstü kişilerin de %10’unda karotis arter stenozu olduğu saptanmıştır.Amacımız supraaortik stentleme yapılan 80 yaş üstü hastaların klinik verilerini ve sonuçlarını paylaşmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışma 2014-2017 yılları arasında Gaziantep Üniversitesi Nöroloji Kliniği’nde stent takılan 80 yaş üstü 25 hastanın bilgileri retrospektif olarak incelendi.Hastaların vasküler risk faktörleri belirlendi. Semptomatik karotis arter dalığı (>%50) ve vertebral arter darlığı (>%60) olan hastalara stentleme uygulandı sonrasında gözlenen vasküler komplikasyon ve klinik bulgular kaydedildi.
BULGULAR: Çalışmaya 25 hasta dahil edildi. Bu hastaların 15’i (%60) erkek, 10’u (%40) kadındı. Hastaların ortalama yaşı 81,33±1,63 olarak saptandı. Hastaların %40 da geçirilmiş iskemik inme veya GİA, %36 da hipertansiyon (HT), %20 de koroner arter hastalığı (KAH), %8 hiperlipidemi (HL), %8 diabetes mellitus izlendi.Toplamda 25 hastaya 31 defa stent uygulaması yapıldı.İşlem sırasında 1 (% 4) hastada asistol, 4 (% 16) hastada bradikardi gelişti, 1 (% 4) hastada stentle ipsilateral bir orta serebral arter (MCA) dalı enfarktüsü vardı. Reperfüzyon kanaması herhangi bir hastada görülmedi. 2 (% 8) hastada ensefalopati ve 24 saatten az süren ajitasyon gözlendi. Hipotansiyon 8 (% 32) hastada ve 12 (% 48) hastada 24 saatten kısa süren baş ağrısı belirlendi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Sonuç olarak 80 yaş üstü hastalarda supraaortik stentleme, uygun vaka seçildiği takdirde komplikasyon oranının düşük olduğu bir tedavi yöntemidir.
INTRODUCTION: Stroke is a common disease at any age but it is mostly seen in older population. Increasing aging of the population all over the world boostes importance of primary and secondary prevention measures for stroke. Carotid artery stenosis is observed in 10% of people over 80 years of age. Our aim is to share the clinical results and outcomes of patients over 80 years of age who underwent supraaortic stenting.
METHODS: In this study we examined retrospectively 25 patients which are over 80 years of age and underwent supra-aortic stenting between January 2014- January 2017 in Gaziantep University Neurology Clinic. Patients were examined for vascular risk factors. Patient with symptomatic carotid artery (>50%) and vertebral artery stenosis (>60%) underwent stenting. Vascular complications and clinical results are recorded
RESULTS: Twenty-five patients were included in study. 15 (60%) of these patients were male and 10 (40%) were female. The mean age of the patients was 81.33 ± 1.63. 40% of patients had previous stroke history or transient ischemic attack (TIA), 36% of them had hypertension (HT), 20% of them had coronary artery disease (CAD), 8% of them had hyperlipidemia (HL) and 8% of them had diabetes mellitus (DM). 25 patients applied 31 stenting. 1 (4%) patient had periprocedural asystole and 4(16%) patients had periprocedural bradycardia. There was an infarction of the middle cerebral artery (MCA) ipsilateral to the stent in 1 (4%) patient. Reperfusion bleeding did not occur in any patient. 2 (8%) patients had post-procedural encephalopathy and agitation lasting shorter than 24 hours. Hypotension was observed in 8 patients (32%). Twelve (48%) patients had post-procedural headache lasting shorter than 24 hours.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Supra-aortic stenting in patients over 80 years of age is a treatment modality in which the complication rate is low if the appropriate case is selected.

3.Findings of Cerebral Digital Substraction Angiography in Patient with Ischemic Stroke
Cemile Buket Tuğan Yıldız, Mustafa Gökçe, Yılmaz İnanç, Erdem Özyurt, Sabriye Demirhan Özçekiç
doi: 10.5505/tbdhd.2018.94840  Pages 58 - 61
GİRİŞ ve AMAÇ: Noninvaziv görüntülemelerdeki son gelişmelere rağmen, serebrovasküler hastalığı olan kişilerin değerlendirilmesi ve tedavisi açısından diagnostik serebral anjiografi hala altın standarttır. Bu çalışmamızın amacı, kliniğimizde inme ve geçici iskemik atak (GİA) hastalarına yapılan serebral dijital substraksiyon anjiografi (DSA) bulgularını, kullanılan kateter tiplerini belirlemek, deneyimlerimizi paylaşmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Hastanemiz nöroloji kliniğinde; serebral DSA yapılan inme ve GİA hastaları çalışmaya dahil edildi. DSA yapılan hastaların verilerinin temini için hastane bilgi yönetim sisteminden ya da bölümdeki rapor arşiv bilgilerinden yararlanıldı. Hastaların yaşları, cinsiyetleri, kateter giriş yerleri, kullanılan kateterler, arkus aorta ark tipleri, anterior ve posterior dolaşım darlıkları ve işlem komplikasyonları kaydedildi.
BULGULAR: Toplam 153 inme ve GİA hastasına serebral DSA yapıldı. Hastalar 19-90 yaş aralığındaydı ve yaş ortalaması 52,5 idi. Hastaların 104 (%67,9) 'ü erkek, 49 (%32,1) 'u kadındı. Anterior ve posterior serebral dolaşım anjiografileri için 5F Vertebral, 6F Jutkins, 5F Simmons tip I, 5F Simmons tip II, 5F Head Hunter (HH), 5F Bern kateterlerinden biri veya birkaçı bir arada kullanıldı. 99 hastaya tek tip, 41 hastaya 2 farklı tip, 10 hastaya 3 farklı tip kateter kullanıldı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: İnmeli hastalarda invaziv olmayan nörogörüntülemeler sonrasında hala kranium içi ve dışı vasküler yapılarda netleştirilemeyen bir durum varsa, aydınlatmak için DSA yapılabilir.
INTRODUCTION: Although recent advances in noninvasive imaging, cerebral angiography is still gold standard for diagnosis and treatment of patients with cerebrovascular disease. The aim of this study was to documented of digital substraction angiography (DSA) results in patient with ischemic stroke and TIA.
METHODS: These data were collected from our electronic hospital information system and/or our department's local archive data. Patients' ages, sex, sheath entry points, used catheters, aortic arch types, anterior and posterior circulatory abnormalities, and procedural complications were recorded.
RESULTS: Cerebral DSA were performed to a total of 153 stroke and TIA patients. Patients were 19- 90 age range and the average age was 52.5. 104 (67.9%) of the patients were male and 49 (32.1%) were female. One or more of 5F Vertebral, 6F Jutkins, 5F Simmons type I, 5F Simmons type II, 5F Head Hunter (HH), 5F Bern catheters were used for anterior and posterior cerebral circulation angiography. One type of catheters were used in 99 patients, 2 different types in 41 patients, and 3 different catheters in 10 patients.
DISCUSSION AND CONCLUSION: After noninvasive neuroimagings in patient with stroke, if there is an uncertainity, DSA could be performed for cleared a question in extra-intra cranial cerebral vascular anatomy.

4.Experience of Vascular Interventional Procedures of Neurology Clinic of Selcuk University
Gökhan Özdemir
doi: 10.5505/tbdhd.2018.05945  Pages 62 - 66
GİRİŞ ve AMAÇ: Girişimsel vasküler nöroloji; beyin arter ve/veya venlerine kontrast madde verilerek görünür hale getirmek ve vasküler patolojiye yönelik müdahaleleri içerir. Bu çalışmamızda; Selçuk Üniversitesi nöroloji kliniği tarafından; Aralık 2017-Nisan 2018 tarihleri arasında tanı ve tedavi için yapılan girişimsel işlemlerin bir analizini yaparak, tecrübelerimizi sunmayı ve paylaşmayı değer bulduk.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya 115 hasta alınmıştır. Çalışmamızdaki tüm hastaların tanı, tedavi, takip ve konvansiyonel anjiografileri primer olarak kendi kliniğimiz tarafından yapılmıştır. Bu hastaların anjioya alınmadan önce doppler, MR anjio gibi diğer anjiografik bir görüntülenmesi mevcuttu. Tüm hastaların işlem öncesi ve sonrası değerlendirmeleri yapıldı.
BULGULAR: Çalışmaya alınan hastaların ortalama yaşı: 65,4 idi. Erkek sayısı 67, kadın sayısı 48 idi. Toplam 47 hastaya aortografi yapıldı. 9 hastada Bovine ark vardı. 17 hastaya diagnostik amaçlı anjiografi yapıldı. 21 hastaya karotis stenti takıldı. Karotis veya vertebral arterde müdahale düşünülerek DSA yapılan 55 hastanın 26’sında müdahale gerektirecek anlamlı darlık saptanmadı. 4 hastada vertebral arter stentlemesi yapıldı. 44 hasta akut iskemi için müdahaleye alındı. Ortalama müdahaleye başlama saati 4.56 idi. Bunların büyük bir çoğunluğu MCA kök tıkanıklığından oluşuyordu (n= 21, %70).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Girişimsel nörolojik işlemler giderek artmaktadır. Deneyimli nöroloji kliniklerinde de uygulanabilir. İyi seçilmiş hasta gruplarında tanı ve tedavi seçenekleri çok fayda sağlar. Beyin damar hastalıkları, nörolojinin ana hastalık gruplarından biridir. Bu yüzden nörologlar beyin damarlarıyla ilgili olarak; girişimsel işlemler yapabilmeli ve ülkemizde nöroloji kliniklerince yapılacak bu uygulamalar için çaba harcanmalıdır.
INTRODUCTION: Interventional vascular neurology is the brain arteries or veins visible by administering contrast agents and interventions for vascular pathology. In this study; neurology clinic of Selcuk University; from an interval of December 2017 - April 2018, we analyzed interventional procedures for diagnosis and treatment and found it worthwhile to present and share our experiences.
METHODS: 115 patients were taken to the study. The diagnosis, treatment, follow-up and conventional angiography of all the patients in our study were performed by our own clinic as primary. These patients had other angiographic imaging, such as Doppler and MRA, before the angiography was performed. All patients were evaluated before and after the procedure.
RESULTS: The mean age of the patients was 65.4. A number of males was 67. A total of 47 patients were the aortography. The bovine arc was present in 9 patients. 17 patients were diagnosed with angiography. 21 patients were fitted with carotid stents. Considering the intervention in the carotid or vertebral arteries, 26 of 55 patients who underwent DSA did not have any significant obstruction requiring intervention. Vertebral artery stenting was performed in 4 patients. 44 patients were intervened for acute ischemia. The average intervention start time was 4.56 hour. The majority of them consisted of MCA root blockage (n= 21, 70%).
DISCUSSION AND CONCLUSION: The use of interventional neurological procedures is increasing. It can be done in experienced neurology clinics. Diagnosis and treatment options are very beneficial for well-selected patient groups. Brain vascular diseases are one of the main disease groups of neurology. Therefore, neurologists should be able to perform interventional procedures and efforts should be made for these applications to be carried out in neurology clinics in our country.

5.Mechanical Thrombectomy for Minor Stroke Patients (NIHSS<6) With Large Vessel Occlusion
Çetin Kürşad Akpınar, Erdem Gürkaş, Emrah Aytaç, Murat Çalık
doi: 10.5505/tbdhd.2018.24483  Pages 67 - 70
GİRİŞ ve AMAÇ: Büyük damar oklüzyonu %30 varan oranda minör inme kliniği ile başvurabilir. Büyük damar oklüzyonu olan minör inmelerde National Institute of Health Stroke Scale (NIHSS<6) mekanik trombektominin etkinliği yapılan çalışmalarda gösterilsede, bu konu ile ilgili bir randomize klinik çalışma yoktur.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Minör inme kliniği (NIHSS<6) ile başvuran ve beyin-boyun tomografi anjiografi tetkikinde büyük damar oklüzyonu saptanan 8 hasta (3’ü kadın, 5’i erkek) çalışmaya dahil edildi. Trombolitik tedavi ilk 4.5 saat içerisinde başvuran 5 olguya verildi. Ardışık olarak ilk 3 hastaya geç dönemde, sonraki 5 hastaya ise erken dönemde (ilk 6 saat), mekanik trombektomi uygulandı. Başarılı damar rekanalizasyonu modified treatment in cerebral ischemia (mTICI) 2b-3 olarak ve klinik sonlanım 90. günde değerlendirildi.
BULGULAR: Yaşları 40 ile 81 arasında değişen 8 olgu çalışmaya dahil edildi. Tüm olgularda başarılı rekanalizasyon (mTICI 2b-3) sağlandı. Üç olguya sadece intravenöz trombolitik tedavi verildi. Bu olgularda takip sonrası klinik progresyon (NIHSS>6) gelişti ve mekanik trombektomi yapıldı. Geç dönemde trombektomi yapılan bir olgunun 90. gündeki mRS değeri 2 diğer iki olgunun ise sırasıyla 4 ve 5 idi. Erken dönemde mekanik tromimbektomi yapılan 5 olgunun da 90. gündeki modified Rankin Scale (mRS) değeri 0-2 idi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamız az sayıda hasta içermesine rağmen literatürdeki çalışmalarla uyumlu olarak minör inmeli bu olgularda erken dönemde mekanik trombektomi yapılmasının daha iyi klinik sonlanım ile seyrettiğini desteklemektedir.
INTRODUCTION: Large vessel occlusion can present with minor stroke in 30% of cases. Although the efficacy of mechanical thrombectomy in minor stroke National Institute of Health Stroke Scale (NIHSS<6) has been shown in subgroups of clinical trials, there is no randomized clinical trial focusing on this patient group.
METHODS: 8 patients (3 female, 5 male) presenting with minor stroke (NIHSS<6) with large vessel occlusion on CT angiography were included. Thrombolytic treatment was administered in 5 patients presenting in 4.5 hours. Mechanical thrombectomy was performed within 6 hours in 5 patients and in 3 patients presenting beyond 6 hours. Modified treatment in cerebral ischemia (mTICI) 2b-3 was considered as successful recanalzation, functional outcome was evaluated at 90 day.
RESULTS: 8 patients with ages between 40 and 81 years were included in the study. Successful recanalization (mTICI 2b-3) was achieved in all cases. 3 patients were not eligible for intravenous thrombolysis due to late arrival time. In these cases, after clinical deterioration occured mechanical thrombectomy was performed. 90 day mRS were 2, 4 and 5 in these 3 cases. 90 day modified Rankin Scale (mRS) were between 0-2 in all 5 patients treated within 6 hours.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Although there are few cases, our study demonstrated that mechanical thrombectomy is more efficaceous in minor stroke patients when performed earl, as demonstrated in other studies.

6.Relationship between hematologic parameters and carotid intima media thickness in patients with acute stroke
Yılmaz İnanç, Yusuf İnanç
doi: 10.5505/tbdhd.2018.55376  Pages 71 - 77
GİRİŞ ve AMAÇ: İnme, dünya çapında mortalite ve morbiditenin en önemli nedenlerinden biridir. CIMT, iskemik inmenin belirleyicilerinden biridir ve çeşitli risk faktörleri ile ilişkilidir.İskemik inme hastalarında subklinik inflamasyon belirteçleri nötrofil lenfosit oranı (NLR) ve trombosit lenfosit oranı (PLR) ile karotis intima-media(KIMT) arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Akut iskemik serebrovasküler inem geçiren 113 hasta retrospektif olarak değerlendirildi ve intravenöz (IV) trombolitik tedavi ile tedavi edildi. Hastalar Oxford Toplum İnme Projesi (OCSP) sınıflamasına göre dört alt grupta gruplandırıldı ve CIMT ölçüldü. Tam kan sayımı olan hastalarda, nötrofil sayısının lenfosit sayısına bölünmesiyle NLR ve trombosit sayısını lenfosit sayısına bölerek PLR elde edildi.
BULGULAR: Alt gruplar PACI (% 36.3), POCI (% 32.7), TACI (% 18.6) ve LACI (% 12.4) olarak belirlendi. Alt gruplar arasındaki NLR değerinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulundu (p = 0.004). POCI grubunda NLR, PACI ve LACI gruplarından daha yüksekti (sırasıyla p = 0.038, p = 0.015). TACI grubunda NLR ile sağ ve sol CIMT arasında (sırasıyla p = 0.234, p = 0.250) ve PLR ile sağ ve sol CIMT arasında (sırasıyla p = 0.198, p = 0.074) anlamlı olmayan bir ilişki bulundu.
TARTIŞMA ve SONUÇ: NLR ve CIMT arasında anlamlı bir pozitif korelasyon belirlendi. Benzer şekilde, bazı çalışmalar PLR ve karotis stenozunun korelasyon gösterdiğini göstermiştir. Literatürde NLS'nin OCSP alt tiplerine göre dağılımını inceleyen çok az çalışma bulunmaktadır. İnme hastalarında CIMT ile NLR ve PLR arasındaki korelasyonu belirlemek için daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.
INTRODUCTION: Stroke is one of the most important causes of mortality and morbidity worldwide. CIMT is one of the predictors of ischemic stroke and is associated with various risk factors. It was aimed to investigate the relationship between the neutrophil lymphocyte ratio (NLR) and platelet lymphocyte ratio (PLR) and Carotid intima-media thickness (CIMT) in subclinical inflammation markers in ischemic stroke patients.
METHODS: A retrospective evaluation was made of 113 patients with acute ischemic cerebrovascular event and treated with intravenous (IV) thrombolytic therapy. Patients were grouped according to the Oxford Community Stroke Project (OCSP) classification under 4 sub-groups and CIMT was measured. In patients with complete blood counts, NLR was obtained by dividing the number of neutrophils by the number of lymphocytes and PLR by dividing the number of platelets by the number of lymphocytes.
RESULTS: The subgroups were determined as PACI (36.3%), POCI (32.7%), TACI (18.6%) and LACI (12.4%). A statistically significant difference was determined in NLR value between the subtypes (p=0.004). In the POCI group, NLR was higher than in the PACI and LACI groups (p=0.038, p=0.015; respectively). In the TACI group, a non-significant correlation was found between NLR and right and left CIMT (p = 0.234, p = 0.250, respectively) and between PLR and right and left CIMT (p = 0.198, p = 0.074, respectively).
DISCUSSION AND CONCLUSION: A significant positive correlation was determined between NLR and CIMT. Similarly, some studies have shown that PLR and carotid stenosis are correlated. There are few studies in literature that examine the distribution of NLR according to OCSP subtypes. Further studies are needed to establish the correlation between CIMT and NLR and PLR in stroke patients.

CASE REPORT
7.The case of intracranial venos malformation accompanied by mucosal lesions presented with headache
Fergane Memmedova, Esengül Liman, İrem Baş, Ufuk Emre
doi: 10.5505/tbdhd.2018.93723  Pages 78 - 81
Gelişimsel venöz anomaliler veya diğer adıyla venöz malformasyonlar serebral vasküler malformasyonların en sık görüleni olup genellikle manyetik rezonans görüntüleme (MRG) esnasında insidental olarak saptanır. Venöz malformasyonlar, hastanın yaşamı boyunca büyümeye devam eden, ektatik venöz kanallardan oluşan vasküler anormalliklerdir. Bu lezyonlar sıklıkla kafa içi, baş ve boyun bölgelerinde (oral kavite, solunum yolu mukozaları, kaslar…) gelişir. Yerleşim yerine göre başağrısı, nöbet, görme alanı kayıpları, motor ve duyusal defisit gibi farklı klinik bulgular görülebilir. Hemoraji ve iskemik inme ile prezente olabileceği gibi asemptomatik de kalabilir. Biz bu yazıda başağrısı yakınmasıyla başvuran mukozalarda vasküler lezyonu ve aynı tarafta intrakranial venöz malformasyonu olan olguyu sunmak istedik.
Developmental venous anomalies (DVA) or in the other name cerebral venous malformations are the most commen of cerebral vascular malformations and generally found incidentally at magnetic rezonans imaging (MRI) examinations. Venous malformations are vascular anomalies composed of ectatic venous channels that will continue to grow throughout the patient’s lifetime. These lesions commonly occur in the intracranial, head and neck region (oral cavity and airway mucosa, muscles). Different clinical signs such as headache, seizure, motor and sensory deficits and visual field deficit may seen according to lesion localization. Venous malformation can be presented with haemorrhage, ischemic stroke or can stay asymptomatic. In this article, we wanted to present the patient with mucosal vascular lesions and ipsilateral intracranial venous malformation.

8.Cushing reflex: A sign of vessel perforation during mechanical thrombectomy performed under general anesthesia
Bedih Balkan, Abdülcelil Gezmiş, Ahmet Tolga Erol, Batuhan Kara, Hatem Hakan Selçuk, Abdulkadir Yektaş
doi: 10.5505/tbdhd.2018.50251  Pages 82 - 86
Akut iskemik stroklu olguda mekanik trombektomi esnasında gelişen intrakranial hemorajiye nedenli Cushing refleksinin değerlendirilmesi amaçlandı. Beş saat önce gelişen sağ yan güçsüzlüğü ve konuşma bozukluğu nedenli BT-anjiyo çekilen 59 yaşında erkek hastada sol MCA'da M1 segment oklüzyonu görüldü. Tedavi kararı hastaya mekanik trombektomi uygulanması oldu ve hasta girişimsel nöroradiyoloji ünitesine sevk edildi. Genel anestezi altında prosedür olarak pıhtı lokalizasyonuna tromboaspirasyon kateterinin yerleştirilmesi esnasında rutin bir şekilde teknik olarak ilerlendi, Ansızın bradikardi ve hipertansiyon gelişti ve anestezi ekibi 1 mg atropin uyguladı. Bradikardi ve hipertansiyonun infarktüslü bir hastada yapılan mekanik trombektomiye bağlı olduğu düşünüldüğü için akut infarktüsten uzaklaşıldı. Eş zamanlı kateterden kontrast madde verilerek MCA M1 segmentinde rüptür ve kontrast maddenin dışarı sızması görüldü. Sonuç olarak, anestezi ve operasyon ekibi tromboaspirasyon kateteri yerleştirilmesi esnasında Cushing refleksi geliştiği zaman damar perforasyonu açısından uyanık olmalıdır.
We aimed to present the assessment of the Cushing reflex caused by intracranial haemorrhagia developing during mechanical thrombectomy in a case presenting with acute ischemic stroke. A 59-year old male patient was scanned by CT angio due to speaking disorder and right lateral weakness developing 5 hours earlier. Acute infarction was observed in the left MCA irrigation area with M1 segment occlusion observed in the left MCA. The decision was made to treat the patient with mechanical thrombectomy and he was transferred to the interventional neuroradiology unit. Under general anesthesia during navigation of the thromboaspiration catheter to the clot localization as the procedure was technically advancing routinely, with sudden development of bradycardia and hypertension the anesthesiology team was warned and 1 mg IV atropine was administered for bradycardia. Acute infarction has to be removed because it is understood as mechanical thrombectomy has been performed to a patient with an infarction. Simultaneously contrast material injection through the guide catheter showed the MCA M1 segment had ruptured and extravasation had developed. As conclusion, anesthesia and operation team must be alert for vessel perforation when Cushing triad develops during navigation of the thromboaspiration catheter.

9.The case presentation of vertebral and carotid artery stenting at the same session
Gökhan Özdemir, Gözde Öngün, Nazım Kızıldağ, İdris Kocatürk
doi: 10.5505/tbdhd.2018.56933  Pages 87 - 89
İnme dünyadaki mortalite ve morbiditenin en sık nedenlerinden biridir. Birçok etiyolojik faktör içermektedir. İnmenin %85 i iskemik kaynaklıdır. Karotis ve vertebral arter stenozu inme için risk faktörleri olup, erken teşhis ve tedavi rekürrens inmeleri önleyebilmektedir. Karotis arter stentlemesi günümüzde birçok merkezde yaygın olarak yapılmasına rağmen vertebral arter stentlemesi nadir yapılmaktadır. Biz bu olgumuzda, karotis ve vertebral arter stentlemesinin aynı seansta yapılmasının etkili ve güvenilir olduğunu göstererek litaratüre katkıda bulunduk.
Stroke is one of the most common causes of mortality and morbidity in the world. It contains many etiological factors. 85% of the stroke is ischemic origin. Carotid and vertebral artery stenosis are risk factors for stroke. Early diagnosis and treatment can prevent recurrence of stroke. Although carotid artery stenting is common in many centers today, vertebral artery stenting is rarely performed. We have demostrated that in our case, carotid and vertebral artery stenting is effective and reliable at the same time.

LookUs & Online Makale