GİRİŞ ve AMAÇ: İskemik inme ile başvuran hastalarda birden fazla arter sulama alanında iskemik lezyon varlığı embolik bir etiyolojiye işaret etmekte ve detaylı bir emboli kaynağı araştırmasını beraberinde getirmektedir. Difüzyon ağırlıklı görüntülemelerde (DAG) gözlenen lezyon paternleri klinisyenlere belirli inme etiyolojilerini düşündürebilir ve bu anlamda diyagnositk incelemelere yön vermek için kullanılabilir. Bu çalışmada birden fazla arter sulama alanında iskemik lezyonu olan hastalarda, DAG lezyon paterni ve inme etiyolojisi arasındaki ilişki incelenmiştir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bölümümüz inme veri tabanından birden fazla serebral arter sulama alanında akut veya subakut iskemik lezyonları olan hastalar retrospektif olarak taranarak saptanmıştır. Bu hastalardaki inme etiyolojileri ve DAG incelemelerindeki lezyon boyutları, dağılımları ve sayıları arasındaki ilişki incelenmiştir.
BULGULAR: Çalışmaya 74 hasta dahil edilmiştir. Etiyolojik incelemeler sonucunda ‘diğer nadir inme nedenleri’ alt grubunda sınıflandırılan hastalarda tüm serebral arter sulama alanlarında lezyon varlığı (p=0,02), ≥10 lezyon sayısı (p<0,01), küçük ve büyük lezyonların bir arada olduğu heterojen lezyon paterni (p=0,03) daha sık gözlendi. Nedeni aydınlatılamayan/sınıflandırılamayan inme hastalarında ise daha az lezyon sayısı (p<0,01), iki dolaşıma sınırlı lezyon dağılımı (p=0,04) ve esas olarak küçük lezyonlardan oluşan homojen bir patern (p<0,01) dikkati çekmekte idi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çoklu arter sulama alanı enfarktı olan hastalarda DAG incelemelerindeki lezyon paternleri belirli etiyolojiler ile yakın ilişki göstermektedir; bu paternler etiyolojik incelemeler esnasındaki önceliklerin belirlenmesi konusunda yardımcı olabilir.
INTRODUCTION: Presence of ischemic lesions in multiple vascular territories is suggestive of an embolic etiology, which could therefore necessitate a detailed etiologic work-up to uncover the underlying pathology. Lesion patterns on diffusion-weighted imaging (DWI) might be used as a marker of certain stroke etiologies and guide the clinician in prioritizing diagnostic investigations. In this study, we sought to identify the relationship between certain lesion characteristics on DWI and stroke etiologies in a consecutive series of ischemic stroke patients with multi-territorial lesions.
METHODS: Patients with acute and subacute ischemic lesions simultaneously present in multiple cerebral arterial territories were retrospectively identified from a departmental database. The distribution, number and size of these lesions, and their association with different stroke etiologies were assessed for all patients.
RESULTS: A total of 74 patients were included into the study. Patients with ‘other’ causes of stroke more commonly had lesions distributed in all cerebral arterial territories (p=0.02), ≥10 lesions (p<0. 01) and a heterogeneous pattern composed of multiple small and large lesions (p=0.03) when compared to the remaining patients. In contrast, patients with undetermined/unclassified origin of stroke had lower number of lesions (p<0.01) that were distributed mainly in only two circulations (p=0.04) and were primarily homogenously small in nature (p<0.01).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Lesion patterns on DWI are significantly associated with certain stroke etiologies in patients with multi-territorial infarctions, and therefore might be used in planning of the diagnostic work-up in such cases.