ISSN 1301-1375 | e-ISSN 2146-9113
Volume : 16 Issue : 3 Year : 2023


Türk Beyin Damar Hastalıkları Dergisi - Türk Beyin Damar Hast Derg: 16 (3)
Cilt: 16  Sayı: 3 - Aralık 2010
DERLEME
1.
Serebrovasküler hastalıklarda prognostik faktörlerin gözden geçirilmesi: klinik izleme ait faktörler
Tthe review of prognostic factors in cerebrovascular diseases: factors of clinical monitoring
Taşkın Duman, Hava Özlem Dede
Sayfalar 59 - 65
Yüksek özürlülük ve ölüm oranlarına sahip olan serebrovasküler hastalıklar, klinik nöroloji uygulamasında hekimlerin ilerleyişine hakim olmayı ve hakkında kesin bilgilerle öngörüde bulunmayı en çok istedikleri hastalıklar arasındadır. Ancak bir çok farklı değişkenin aynı zamanda etkili olması nedeniyle inme prognozunu tahmin edebilmek çoğu zaman güçlükler içermektedir. Serebrovasküler hastalıkta prognoz konusunda hekime yol gösterebilecek parametreler hastaya bağlı, klinik izlemde gözlenen değişkenlere bağlı, tanısal yönteme ve tedavi yaklaşımına bağlı olan parametreler olarak sınıflandırılabilir. Klinik izlemde gözlenen değişkenler içinde motor defisit, afazi, anosognozi, hemianopsi, motor defisit, demans, idrar inkontinansı, iskemi sonrası hipoksi, ateş yüksekliği, uyku bozukluğu, semptomların düzelme hızı ve hareket bozuklukları varlığının prognostik değerleri bu derleme kapsamında incelenmiştir.
Cerebrovascular diseases which has high morbidity and high mortality rates are among the disease that doctors interested in neurology require to master the most and predict with precise knowledge of it. However, in the cases of stroke, it is hard to forecast the medical prognosis due to the various parameters that are effective in the disease. The parameters that can lead the doctors in cerebrovascular disease prognosis can be classified as the parameters that depend on the patient, the parameters that depend on the observed variables in the clinical monitoring, the parameters that depend on the diagnostic methodology and the parameters that depend on the treatment modality. The presence of motor deficits, aphasia, anosognosia, hemianopsi, motor deficit, dementia, urinary incontinance, post ischaemia hypoxia, high fever, sleep disorder, recovery rate of symptoms, prognostical rates of the presence of movement disorder are the observed variables in the clinical monitoring and they are investigated in the scope of this review.

ÖZGÜN ARAŞTIRMA
2.
Akut iskemik inmede trombolitik tedavinin trankranial triplex sonografi ile monitorizasyonu: Ön çalışma
Triage of acute stroke patients to intra-arterial lysis with transcranial triplex sonography is safe and feasible: A pilot study
Mehmet Akif Topçuoğlu, Demet Funda Baş, Amber Eker, Ethem Murat Arsava
Sayfalar 67 - 76
AMAÇ: İlk 3 saat için hastaneye başvuran akut iskemik inme olgularında transkranial tripleks ultrasonografinin (TTUS) rekanalizasyon tedavileri için hasta triajında kullanım potansiyeli incelenmiştir.
YÖNTEMLER: Hastalar geliş, intravenöz (IV) rekombinant doku plazminojen aktivatörü (rtPA) öncesi ve 45 dakika sonrası, intra-arteryel (IA) girişim öncesi, işlem sonu, tedavi sonrası 6. ve 24. saatlerde TTUS ile monitörize edilmiştir. Bu şekilde arter oklüzyonu olan (BT Anjiyografi + TTUS) ama litik tedavi uygulanamayan 10 hasta (Grup-I,TTUS grubu), IV rtPA (0,9 mg/kg) verilen 12 hasta (Grup-II, TTUS+IV tPA grubu), IV rtPA’ya sonolojik ve klinik yanıt gözlenmeyen ve girişimsel/intra-arteryel tedavi uygulanan 7 hasta (Grup-III, TTUS+IV-IA lizis grubu) ile TTUS yapılmayan 15 hasta (Grup-IV; IV 13 ve IV+IA 2 hasta) çalışılmıştır.
BULGULAR: TTUS ile tüm proksimal damar oklüzyonları başarılı şekilde belirlenmiştir. TTUS uygulanan hastalarda kapı-iğne zamanı uzamamış (66±30 ve 67±25 dakika) ve kanama oranlarında artma görülmemiştir (semptomatik: %10,5 ve %6,7; herhangi kanama: %37 ve %47). Rezidüel akım TIBI (veya COGIF) kategorilerinde oluşan iyileşmenin prognozu olumlu etkileme eğiliminde olduğu dikkati çekmiştir.
SONUÇ: TTUS yatak başında nöroloji uzmanı tarafından yapıldığında tedavi seçimi ve prognoz belirleniminde önemli bilgiler sağlar. Bu uygulamanın yararı geniş ölçekli çalışmalarla araştırılmalıdır.

OBJECTIVE: To determine utility of transcranial triplex sonography (TCTS) to select IV tPA unresponsive acute stroke patients for interventional treatment.
METHODS: 44 acute stroke patients with CT Angiography documented arterial occlusion were included. COGIF score of residual flow in the relevant artery was monitored with TCTS before and after IV tPA infusion, and before, at the end of, and 6 and 24 hours after intra-arterial intervention, if applied. There were 10 patients who had not received rtPA, 12 patients who received IV rtPA and TCTS monitoring, 7 patients who underwent interventional treatment after IV rtPA and TCTS, 13 patients who had IV rtPA but no TCTS, and 2 patients who directly underwent to interventional treatment without TCTS monitoring.
RESULTS: Without exception, TCTS allowed identification of the presence and site of clots in all patients including those in the basilar artery. In comparison with no TCTS groups, patients monitored with TCTS had similar door-to-needle time (66±30 vs. 67±25 min.), symptomatic hemorrhage rate (10.5% vs 6.7%), any hemorrhage rate (37% vs. 47%), and 3-month functional outcomes (modified Rankin score of 0-2: 42% vs. 47%). A multiple regression analysis documented a correlation between increase in COGIF score and better prognosis (modified Rankin score 1 point shift).
CONCLUSION: This study confirmed once again the high diagnostic potential of TCTS in acute stroke patients. The bridging of neurointerventional treatment to IV thrombolysis with TCTS guidance seems to be feasible and safe, and needs to be tested in large sample-sized studies.

3.
Beyin damar hastalarında in vitro aspirin direnci ve belirleyicileri
In vitro aspirin resistance and predictors among stroke patients
Levent Güngör, Serpil Kıroğlu Yön, Sevinç Sultansuyu, Davut Albayrak
Sayfalar 77 - 83
AMAÇ: Aspirin iskemik beyin damar hastalığı sekonder proflaksisinde etkinliği kanıtlanmış ve yaygın olarak kullanılmakta olan bir ilaçtır. Hastaların yaklaşık %10-20’si aspirin kullanmasına rağmen rekürren iskemik inme geçirirler. Yeterli doz ve uyumda ASA kullanılmasına rağmen siklooksijenaz aracılı trombosit aktivasyonunun inhibe
olmaması durumuna aspirin direnci denir. Bu çalışmada beyin damar hastalarında aspirin direnci sıklığı ve aspirin direncinin ilişkili olduğu klinik faktörler araştırılmıştır.
YÖNTEMLER: Çalışma için, kliniğimize başvuran ve beyin damar hastalığı nedeniyle aspirin verilmesi
planlanan 154 hastanın tedavi başlangıcında yapılan in vitro tam kan empedans agregometri test sonuçları incelenmiştir. Trombosit fonksiyonu “multiplate” analizör ile değerlendirilmiştir. Bu hastalardaki yaş, cinsiyet ve eşlik eden hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi, koroner arter hastalığı, atrial fibrilasyon varlığı ve sigara kullanımı gibi durumlarla aspirin direncinin ilişkisi istatistik olarak araştırılmıştır.
BULGULAR: Yüz elli dört hastanın yedisinde (%4,5) aspirin direnci tespit edilmiştir. Aspirin direnci ile araştırılan klinik parametrelerden hiçbirisi arasında istatiksel anlamlı bir korelasyon saptanmamıştır.
SONUÇ: Aspirin direnci sıklığı bu inmeli hasta populasyonunda literatürde birdirilenden daha düşük bulunmuştur. Multiplate analizör bunu göstermede duyarlı bir yöntem olabilir. Bugüne dek bildirilmiş mevcut veriler ışığında, aspirin direncinin nöroloji klinik pratiğindeki anlamı ve direnç saptanan hastalarda nasıl bir uygulama yapılacağı ise
cevaplanmayı bekleyen sorulardır.
OBJECTIVE: Aspirin has a widespread usage for the secondary prophylaxis of ischemic cerebrovascular diseases with proven efficacy. However, 10-20% of the patients experience a second stroke while using aspirin. The unsuccessful inhibition of
platelet activation induced by cyclo-oxygenase is described as aspirin resistance. In this study, we aimed to demonstrate the incidence of aspirin resistance among cerebrovascular patients and the clinical factors correlated.
METHODS: The results of whole blood impedance aggregometry tests of 154 patients with cerebrovascular disease were examined at the beginning of the aspirin treatment. In vitro platelet function is tested by using multiplate analyser. Any correlation between age, gender and the presence of hypertension, diabetes, hyperlipidemia, coronary
heart disease, atrial fibrillation and smoking was investigated.
RESULTS: Seven of the 154 patients had aspirin resistance (4,5%). No statistically significant correlation was observed between aspirin resistance and any of the clinical parameters investigated.
CONCLUSION: Aspirin resistance is rare among stroke patients in contrast with the published literature. Multiplate analyser may be efficacious to determine the aspirin resistance. According to the published data untill today, the unanswered questions were the clinical significance of the aspirin resistance and what kind of antithrombotic medications should be preferred for patients with aspirin resistance.

KISA RAPOR
4.
Subaraknoid kanama tanısında manyetik resonans görüntüleme bulguları
Magnetic resonance imaging findings in the diagnosis of subarachnoid hemorrhage
Dilaver Kaya, Ercan Karaarslan, Alp Dinçer
Sayfalar 85 - 89
Akut inme semptomları ile başvuran hastalarda nörogörüntüleme yapılması yaşamsal öneme sahiptir. Akut inme tanısında ilk başvuru değerlendirmesinde kullanılan standart inceleme yöntemi kontrastsız bilgisayarlı tomografidir (BT). Konvansiyonel BT incelemenin beyin kanamalarının tanısındaki hassasiyeti oldukça fazladır. Son yıllarda yapılan çalışmalarda gradient recalled echo (GRE) MRG’nin, subaraknoid kanama tanısında kullanılabileceği gösterilmiştir. Bu sekans deoksi-hemoglobinin paramagnetik özelliğine dayanır. Akut inme semptomları ile gelen hastalarda beyin kanaması tanısnda MRG inceleme, BT inceleme kadar güvenle kullanılabilir. Bu yazıda, akut inme vakalarına ait MRG incelemelerde, subaraknoid kanama bulguları sunulmuştur.
Neuroimaging plays a crucial role in the evaluation of patients presenting with acute stroke symptoms. Noncontrast computed tomography (CT) is the standart brain imaging study for the initial evaluation of the patients with acute stroke symptoms. Conventional CT has excellent capacity to delineate the presence of brain hemorrhage. Recent study
showed that subarachnoidal hemorrhage can be diagnosed on gradient recalled echo (GRE) MRI. This sequence detects the paramagnetic effects of deoxyhemoglobin. MRI may be as accurate as CT fort he detection of acute hemorrhage in patients presenting with acute stroke symptoms. In this report, the findings of subarachnoid hemorrhage on MRI are presented in cases of acute stroke.

OLGU BILDIRILERI
5.
Kortikal enfarkta bağlı izole distal bacak kuvvetsizliği: bir olgu sunumu
Isolated monoparesis due to cortical infarction: a case report
Turan Doğan, Mehmet Güney Şenol, Murat Velioğlu, Fatih Özdağ, Mehmet Saraçoğlu
Sayfalar 91 - 93
Eşlik eden başka bir nörolojik defisit olmaksızın kortikal enfarkta bağlı izole monoparezi hakkında pek bilgi bulunmayan ve seyrek karşılaşılan ve kolaylıkla gözden kaçırılabilecek ya da piramidal bulguların azlığı nedeni ile periferik patolojilerle karıştırılabilecek bir durumdur.
Isolated monoparesis due to cortical infarction without any accompanying neurological deficit with inadequate information about is a rarely encountered condition and can be ignored easily or can be confused with peripheral pathology because of lack of pyramidal signs.

6.
Sallanan trombüs ve ileri derecede aort darlığı bulunan aktif pnömonili olguda lokal anestezi altında acil karotis endarterektomisi
Emergency carotid endarterectomy performed under local anesthesia in an active pneumonia case with loose thrombus and high-grade aortic stenosis
Sibel Güler, Taylan Köşker
Sayfalar 95 - 99
81 yaşında sol vertebral arter proksimalinde %80 üzerinde semptomatik stenoz ve sallanan trombüs saptanan lokal anestezi altında karotis endarderektomi uygulanan kadın hasta sunuldu. Olguda ayrıca ciddi aort darlığı saptandı. Ciddi ve sallanan trombüsün eşlik ettiği semptomatik karotid darlığında, karotid arterlerde bulunan stenozlar sanıldığından çok daha kısa sürede tam tıkanmaya dönüştüğünden ilk olarak karotid operasyonu uygulandı. Postoperatif izlemde prognoz da belirgin düzelme gözlendi. Olguda lokal anestezi uygulanmasını zorunlu hale getiren ileri derece aort
darlığının yanısıra, endarterektomi riskini artıran tekrarlayan geçici iskemik inme atakları, sallanan trombüs ve aktif pnömoni varlığı en önemli özelliklerdir. Acil olarak karotis endarterektominin uygulandığı literatürde gözlenen nadir bir olgu olması nedeniyle ilgi çekicidir.
An 81-year-old female patient in whom symptomatic stenosis over 80% and loose thrombus were detected in the proximal left vertebral artery and who underwent carotid endarterectomy under local anesthesia was presented. Severe aortic stenosis was also found in the case patient. Since the stenoses present in the carotid arteries transform into full stenosis more frequently than presumed in symptomatic carotid stenosis accompanied by severe and loose thrombus, carotid operation was performed initially. During the postoperative follow-up, a marked improvement was observed in the prognosis. The most important features in this case are the presence of transient ischemic stroke episodes and loose thrombus that increase the risk of endarterectomy, and active pneumonia together with high-grade aortic stenosis making performance of local anesthesia mandatory. This case is of interest due to being a rare case in the literature, where emergency karotid endarterectomy was performed.

LookUs & Online Makale
w