ISSN 1301-1375 | e-ISSN 2146-9113
Volume : 17 Issue : 3 Year : 2024


Türk Beyin Damar Hastalıkları Dergisi - Türk Beyin Damar Hast Derg: 17 (3)
Cilt: 17  Sayı: 3 - Aralık 2011
DERLEME
1.
Kafa içi basınç artışı nörosonolojisi
Neurosonology of intracranial pressure increase
Mehmet Akif Toğçuoğlu, Ethem Murat Arsava
doi: 10.5505/tbdhd.2011.87597  Sayfalar 77 - 87
Nörolojik yoğun bakımlarda kafa içi basıncı yükselmesi sadece sık görülmesinden dolayı değil aynı zamanda tedavi edilebilir olmasından dolayı da önemli bir problemdir. Birçok hastalığın seyrinde kafa içi basıncının doğrudan ölçümü ya da tahmin edilmesinin kritik önemi vardır. Non-invazif ve yatak başında kullanılabilen birçok nörosonolojik yöntem ile
kafa içi basıncı monitörize edilebilir. Bu makalede bu yöntemler literatür bilgisi ışığında pratik uygulama temel alınarak gözden geçirilmektedir.
Increase in intracranial pressure (ICP) is one of the most significant problems in the neurological intensive care units not only due to its high prevalence, but also due to its treatable nature. Direct measurement or indirect estimation of ICP during the course of many neurological diseases is of critical importance. A variety of neurosonogical methodologies, which are totally non invasive and applicable at the bed-side repeatedly, have extensively been used to evaluate and monitor ICP. These neurosonological techniques, including most recent developments, are herein reviewed primarily
from the perspective of practical applications.

2.
İnme sonrası afazi ve yaşam kalitesi
Post stroke aphasia and quality of life
Onur Armağan
doi: 10.5505/tbdhd.2011.69775  Sayfalar 89 - 94
İnme sonrası hastalarının ortalama % 30’ unda afazi görülür. Afazi, genellikle beyinin sol hemisferindeki kortikal veya subkortikal hastalıklarına sekonder oluşan dilin hem ifade etme hem de algılama yetenekleri ile ilgili olarak ortaya çıkan edinsel bir fokal nörolojik bozukluktur. Afazik hastaların iletişim problemleri, arkadaşlık ilişkileri, emosyonel durumları ve sosyal katılımlarını olumsuz yönde etkiler. Yani tatmin edici bir yaşam kalitesi sağlamak ve sürdürmek açısından problemlere yol açar. Yaşam kalitesi çok yönlü bir kavramdır. Sakatlığın veya hastalığın birey üzerindeki etkisini basitçe etkilenen özel bir fonksiyon veya sistem kaybı olarak değil, bir bütün olarak gözlenmesine olanak sağlar. Bu nedenle bu alanların yeterli ve güvenilir biçimde ölçülmesi çok önemlidir. Bu derlemede inme sonrası afazili hastaların yaşam kalitesini değerlendirmede kullanılan ölçekler ve yaşam kalitesine etki eden faktörler incelenmiştir.
Aphasia occurs approximately 30% of poststroke patients. Aphasia is an acquired focal neurological disorder secondarily occurs with cortical and subcortical left hemispheric brain disorders and affects the expression and perception capability of the speech. It has some negative impacts on communication, friendships, emotional status and social relationships. Thus, it causes problems in ensuring and maintaining a satisfactory quality of life. Quality of life is a multi-dimensional concept. It enables to assess the impact of a disability or disorder on an individual as a whole rather than simply an affected specific function or loss of a system. Therefore, it is important to measure these scopes adequately and reliable. Present review evaluates the instruments used for assessing the quality of life of aphasic person, as well as investigates the factors that influence the quality of life.

ÖZGÜN ARAŞTIRMA
3.
2006-2010 yılları arasında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde moyamoya hastalığı tanısı almış olguların retrospektif olarak değerlendirilmesi
The retrospective evaluation of the patients diagnosed moyamoya disease at Uludağ University Hospital between 2006-2010
Elif Tolgay, Vecdi Cantürk, Mustafa Bakar, Özlem Taşkapılıoğlu, Sevda Erer Özbek, İbrahim Bora, Ömer Faruk Turan, Necdet Karlı, Mehmet Zarifoğlu, Meltem Uzun, Bahattin Hakyemez
doi: 10.5505/tbdhd.2011.29491  Sayfalar 95 - 100
AMAÇ: Bu çalışmada etyolojisi bilinmeyen, nadir rastlanan, çocukluk ve erişkin çağda görülen ve genellikle Japon ırkında gözlenen bir serebral vaskülopati olan Moyamoya hastalığı tanısını almış olan hastalarımızın özelliklerinin literatür verileri ile karşılaştırılması amaçlanmıştır.
YÖNTEMLER: 2006-2010 yılları arasında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji ve Çocuk Nörolojisi
Klinik ve Polikliniklerine müracaat eden ve Moyamoya hastalığı tanısı almış olan 10 hasta retrospektif olarak yaş, cinsiyet, aile hikayesi, klinik prezentasyon, kraniyal MR ve serebral anjiografi bulguları ve tedavi şekli açılarından incelendi.
BULGULAR: Çalışmaya alınan 10 hastanın 5’i çocuk, 5’i erişkin yaş grubunda idi. Hastaların bir yada birden fazla semptom bir arada olmak üzere 8’inde hemiparezi, 6’sında epileptik nöbet, 4’ünde başağrısı, 2’sinde görme kaybı, 3’ünde konuşma bozukluğu tespit edildi. Kraniyal MR’da 8 olguda serebral infarkt, 1 olguda da intraserebral kanama ve geçici iskemik atak geçiren 1 olguda normal MR bulguları tespit edildi. Serebral infarktı olan hastaların 4’ünde middle cerebral arter kök tıkanması tespit edildi. Hastaların tamamı serebral anjiografide Moyamoya hastalığı için tipik kabul edilen “sigara dumanı” görüntüsü ile tanı aldı. Hastaların 9’una medikal tedavi, 1’ine ise hem medikal hem de cerrahi tedavi uygulandı
SONUÇ: Nadir görülen bir vaskülopati olan Moyamoya hastalığı tanısı almış 10 olgumuzda literatür ile uyumlu bulgular tespit edildi. Nörolojik öyküsü olan her yaş grubundaki hastada ön tanıda az rastlanan bir vaskülit olarak Moyamoya hastalığının akılda tutulması ve ayırıcı tanıda göz önünde bulundurulması gereklidir.
OBJECTIVE: Moyamoya disease is usually seen in Japanese ethnicity, with an unknown ethiology and is a rare cerebral vasculopathy. We aimed to compare the patients with Moyamoya disease during the ages of childhood or adulthood in our departments with literature data.
METHODS: We analysed 10 patients retrospectively according to age, gender, family history, clinical
presentation, cranial MR and cerebral angiography findings and treatment who referred to the departments of Neurology and Child Neurology Clinics in Uludag University Medical Faculty between 2006-2010 years.
RESULTS: 5 of 10 patients were children, 5 of them were in the adult age group. A combination of one or more symptoms of the patients with hemiparesis in 8, epileptic seizures in 6, headache in 4, and visual loss in 2, speech disorder in 3 were detected. According to cranial MR, cerebral infarction was found in 8 cases, normal findings in 1 case and intracerebral hemorrhage in 1 case. In four of the patients with cerebral infarction, middle cerebral artery occlusion was detected. All of the patients were diagnosed with the image of ‘smoke’ that is typical for Moyamoya disease in cerebral angiography.
Nine patients were treated medically and 1 patient was treated both medically and surgically.
CONCLUSION: Moyamoya disease is a rare vasculopathy. We found similar findings in our patients with the literature. As Moyamoya disease is presented with various neurological signs in different age groups, it must be kept in mind in making the differential diagnosis.

4.
Antikoagülan kullanımına bağlı gelişen intraserebral hemorajilerde prognoz
Prognosis in anticoagulan therapy related intracerebral hemorrhage
Esra Eruyar, Figen Güney
doi: 10.5505/tbdhd.2011.14633  Sayfalar 101 - 104
AMAÇ: Warfarin tedavisi tromboembolik komplikasyonları önlemek için sık kullanılmaktadır. Warfarine bağlı intraserebral hemoraji nadirdir ve bu hastalarda mortalite yüksektir. Biz bu çalışmada warfarine bağlı kanamaların önemli bir mortalitesinin olması nedeni ile klinik özelliklerini literatür eşliğinde tartışmayı uygun bulduk.
YÖNTEMLER: Kliniğimize 2006-2011 yılları arasında başvuran hastalardan warfarine bağlı intraserebral
kanaması olan 18 hastayı çalışmamıza aldık. Warfarine bağlı kanama olmayabileceğinden şüphelenilen hastalara sekonder kanama nedenlerini ekarte edebilmek için ileri tetkikler yaptık ve diğer sekonder nedenlerin (hematolojik hastalık gibi) tespit edildiği hastaları bu çalışmaya dahil etmedik. Hastaların komorbid hastalıkları, warfarin başlanma endikasyonu, geliş tansiyonu, geliş INR değerleri ve GKS değeri kaydedildikten sonra tüm hastaların çekilen bilgisayarlı tomografi tetkiki ile hemoraji lokalizasyonunu belirledik. Mortalite ve morbiteyi etkileyen nedenleri belirledik ve prognoz üzerine
etkilerini karşılaştırdık.
BULGULAR: Bu hastaların 8’i erkek (%44.4), 10’u kadındı (%55.6). Hastaların yaş ortalaması 67 idi (yaş aralığı, 27-108). 8 hasta (44.4) atrial fibrilasyon, 5 hasta (%27.8) mekanik kalp kapağı, 3 hasta (16.7) pulmoner emboli veya derin ven trombozu ve 2 hastada (%11.1) diğer kardiyak nedenlerden dolayı oral antikoagülan (OAC) kullanıyordu. Hastaların
geliş ortalama INR değeri 7.8 (1.58-39.4) idi. Ölen hastaların yaş ortalaması 73, yaşayan 12 hastanın yaş ortalaması ise 63 idi. Ölen hastaların ortalama geliş INR düzeyleri 11.1 ve ölen 6 hastanın 2’si (%33) normal INR düzeyine sahipti. Yaşayan hastaların geliş INR düzeyi ise 6.1 ve yaşayan 12 hastanın 6’ sında (%50) normal INR düzeyi vardı. Ölen hastaların GKS puanı ortalama 8, yaşayan hastaların ise 13 tespit edildi.
SONUÇ: Bu çalışma; OAC kullanımına bağlı gelişen özelliklede ileri yaşta, yüksek INR düzeyi olan, geliş GKS puanı düşük olan hastaların ve ventriküle açılmış olan hemorajinin mortalite üzerinde etkisi olduğunu göstermiştir ki bu sonuçlar daha önceki yapılan çalışmaları da destekler niteliktedir. Daha geniş popülasyon üzerinde yapılan çalışmalarla bu sonuçların desteklenmesi gerekmektedir.
OBJECTIVE: Warfarin therapy is frequently used to prevent thromboembolic complications. Warfarin-related intracranial hemorrhage is uncommon and it has high mortality rate. In this article, we presented the clinical features of literature because of the Warfarin-related intracranial haemorrhage is uncommon and highly mortal.
METHODS: In this study, 18 patients included the study among the patients who admitted to our
clinic with intracerebral hemorrhage due to warfarin between 2006 and 2011. The further investigations were performed in patients with suspected of bleeding not result from warfarin to rule out the secondary bleeding causes and patients with secondary causes (hematologic disease etc.) did not include the study. Comorbid diseases, indications for initiation of warfarin, arrival blood pressure, INR values and GCS values of patients were registered. The location of hemorrhage identified with taken computed tomography scan in all patients. We have identified the causes which affect the morbidity and mortality and compared their effects on prognosis.
RESULTS: Eight (44.4 %) were man and 10 (55.6 %) were woman of these patients. The mean age was 67 years (range, 27-108). Eight patients (44.4 %) for atrial fibrillation, 5 patients (27.8 %) for mechanical heart valve, 3 patients (16.7 %) for pulmonary embolism or deep vein thrombosis and 2 patients (11.1 %) for other cardiac causes had been received OAC. The mean arrival INR value of patients was 7.8 (1.58-39.4). The mean age was 73 for patients who died and 63 for survived 12 patients. The mean arrival INR level was 11.1 for 6 patients who died and 2 of them (33 %) had normal INR level. The
mean arrival INR level was 6.1 and 6 of them (50 %) had normal INR level. The mean GCS score was 8 for patients who died and 13 for survived patients.
CONCLUSION: The present study have shown that OAC usage especially during advanced age, higher INR level, lower arrival GCS score and hemorrhage which extended to ventricle have effects on mortality. These results support the earlier studies. These results should be supported by the future studies on larger populations.

OLGU BILDIRILERI
5.
Sol hemiparezi ile başvuran dev meningiom olgusu
Giant meningioma case presented with left hemiparesis
Uygar Utku
doi: 10.5505/tbdhd.2011.54264  Sayfalar 105 - 106
Meningiom en sık görülen benign beyin tümörüdür. Genellikle semptomatik olmayan, tesadüfen tespit edilen meningiomlar nadir olmakla birlikte çok büyük boyutlara ulaşabilir. Sol kol ve bacakta artan kuvvet kaybı ile acil servisimize getirilen 92 yaşındaki kadın hastanın nörolojik muayenesi solda üst ekstremitede 0/5, alt ekstremitede
2/5 düzeyinde hemiparezi ve sol babinski pozitifliği dışında normaldi. Çekilen kontrastsız BBT’sinde sağda temporoparieatal bölgede uzanan meningiom ile uyumlu; heterojen kalsifiye, sınırları düzgün yaklaşık 10x10x12 cm boyutlarında yer kaplayan kitle görünümü vardı. Semptom vermeden yıllarca sessiz seyreden meningiomlar nadir de olsa dev boyutlara ulaşarak inme benzeri klinikle karşımıza çıkabilirler.
Meningioma is the most common benign brain tumor. Usually asymptomatic, incidentally detected meningiomas are rarely having very large sizes. A 92 year-old woman presented our emergency service with increasing weakness on her left arm and leg that has left hemiparesia such as 0/5 level upper extremity and 2/5 level lower extremity and her left Babinski was positive on her neurological examination. On the region extending from the right temporo-parietal heterogeneous calcified, smooth boundaries, approximately 10x10x12 cm sized space-occupying mass view compatible with meningioma taken on her non-contrast head CT. Without any symptom silently growing meningiomas rarely reach giant sizes and may appear stroke like clinic.

6.
Radyolojik belirteçlerin geç dönemde ortaya çıktığı warfarine bağlı intraserebral hemoraji olgusu
A case of warfarin associated intracerebral hemorrhage with delayed presentation of radiological findings
Arzu Aldemir, Fatma Avşar, Selçuk Çomoğlu
doi: 10.5505/tbdhd.2011.57966  Sayfalar 107 - 110
İntraserebral kanama, antikoagulan tedavisinin en ciddi komplikasyonudur. Hastaların %50’sinde, kanama 12 ila 24 saat boyunca genişler ve antikoagulan etkinin en kısa zamanda geri çevrilmesi gerekir. Bu yazıda, mitral kapak replasmanı ve atrial fibrilasyon nedeniyle antikoagulan tedavi alırken inme geçiren, başlangıç radyolojik görüntülemesi normal olan, hastalık kliniğini açıklayabilecek radyolojik verilerin geç dönemde kontrol görüntülemede saptandığı, intraserebral hemoraji olgusunu sunuyoruz.
Intracerebral hemorrhage (ICH) is the most serious complication of oral anticoagulant therapy (OAT). In approximately half of anticoagulated patients with intracerebral hematoma, the bleeding evolves slowly over 12 to 24 hours, and emergency reversal of anticoagulation is necessary. In this article we represent a case of intracerebral hemorrhage while having anticoagulant medication as a treatment of mitral valve replacement and atrial fibrillation whose explationary radiological findings exploited in latter controls despite having initially normal radiological screens.

LookUs & Online Makale
w