ISSN 1301-1375 | e-ISSN 2146-9113
Volume : 21 Issue : 1 Year : 2023


Türk Beyin Damar Hastalıkları Dergisi - Türk Beyin Damar Hast Derg: 21 (1)
Cilt: 21  Sayı: 1 - Nisan 2015
DERLEME
1.
Atriyal Fibrilasyon ve İnme ile İlişkili ölçeklerin Türkçe uyarlamaları
Turkish version of the scales used for relationship between stroke and atrial fibrillation
Nevzat Uzuner
doi: 10.5505/tbdhd.2015.08370  Sayfalar 1 - 3
Bu makalede Atriyal fibrilasyon (AF) ve inme ile ilişkili ölçeklerin Türkçe konuşanlar için kullanımı daha kolay olan Türkçe diline uyarlanmış olan karşılıkları yer almaktadır.
In this article, user-friendly Turkish version for Turkish speaking people of the scales used for relationship between stroke and atrial fibrillation were defined.

2.
İnme Ünitesi: Genel ilkeler ve standartlar
Stroke Unit: General principles and standards
Mehmet Akif Topçuoğlu, Ethem Murat Arsava, Atilla Özcan Özdemir, Nevzat Uzuner
doi: 10.5505/tbdhd.2015.30932  Sayfalar 4 - 22
İnme ünitesi akut iskemik ve hemorajik inmeli olgularda mortalite ve sakatlık oranlarını azaltan, yaşam kalitesini arttıran, ekonomik, kanıta dayalı yöntemlerle yararı güçlü bir şekilde gösterilmiş çağdaş bir yaklaşımdır. Bu yüzyılda inme ünitesi temeline dayanmayan akut inme tanı tedavi sisteminin başarılı olabileceği düşünülemez. İnme ünitesi primer ve kapsamlı inme merkezlerinin ana yapıtaşıdır. Bu makale Türkiye'de sağlık otoritesi ve hizmet sunucuları yanı sıra nörologların inme ünitesinin hizmete nasıl entegre edilerek çağdaşlaştırılacağı konusunda pratik yöntemler ve sistem önermektedir. Primer ve kapsamlı inme merkezi oluşturulacak olan hastanelerin bu makalede konulmuş olan inme ünitesi kalite metriklerini esas alması yararlıdır.
Evidence-based medicinal methods have convincingly shown that stroke unit approach reduces mortality and disability rates, improves the quality of life and economic burden resulting from acute ischemic and hemorrhagic stroke. Any contemporary stroke system of care cannot be successful without putting the stroke unit concept in the center of its organization. Stroke units are the main elements of primary and comprehensive stroke centers. As a modernization process, this article focuses on practical issues and suggestions related to integration of the stroke unit approach to a regionally organized stroke system of care for perusal by not only national health authorities and service providers, but also neurologists. Stroke unit quality metrics revisited herein are of critical importance for hospitals establishing or renovating primary and comprehensive stroke centers.

ÖZGÜN ARAŞTIRMA
3.
Akut İskemik İnme Hastalarında Asetil Salisilik Asit Direnci ve Risk Faktörleri
Acetylsalycylic Acid Resistance and Risk Factors in Acute Ischemic Stroke Patients
Yıldız Arslan, Tahir Kurtuluş Yoldaş, Yaşar Zorlu, Hilal Sipahi
doi: 10.5505/tbdhd.2015.41736  Sayfalar 23 - 29
AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, akut iskemik inme hastalarında PFA 100 testini kullanarak, ASA direnç prevelansını araştırmak ve ASA direncine neden olabilecek faktörlerin etkilerini saptamaktır.
YÖNTEMLER: En az 10 gün 300mg/gün ASA kullanan elli iskemik inme hastası (ort.yaş: 66.32±12.983, 34 erkek) çalışma grubu PFA 100 test kullanılarak ASA direnci için karşılaştırıldı ve ilişkili tüm risk faktörleri araştırıldı. Bu faktörler; yaş, cinsiyet, hemoglobin(Hgb), hemotokrit(Htc), trombosit, total kolesterol, von Willebrand Factor (vWF) düzeyleri, hipertansiyon(HT), diabetes mellitus(DM), koroner arter hastalığı(CAD), sigara içimi ve geçirilmiş serebrovasküler hastalık (CVD) dır. PFA 100 sisteminde kollajen/epinefrin (C/EPI) kapanma zamanı 85-157 sn. ve kollajen/ADP kapanma zamanı 65-125sn. aralıklarında normal olarak değerlendirilmiştir. Maksimal test süresi 300 sn. dir. C/EPI kapanma zamanı ASA direnci için duyarlıdır. 300 sn.’den kısa süreli olgular ASA dirençli veya cevapsız olarak kabul edildi.
BULGULAR: ASA direnci çalışma grubunda %32 olarak saptandı.vWF düzeyleri, ASA dirençli çalışma grubunda yüksekti. Tüm risk faktörleri, ASA dirençli ve duyarlı grupta karşılaştırıldı. vWF düzeyleri ve ortalama yaş ASA dirençli iskemik inmelerde daha yüksekti,ancak istatistiksel olarak anlamlı değildi.
SONUÇ: 50 akut iskemik inme geçiren hastada aspirin direnci 32% idi, bu bulgu aspirinin bu kişilerde farmakolojik olarak etkisiz olduğu anlamına gelir. Aspirin cevapsızlarda klinik sonuç en az altı ay takip ile ortaya çıkabilir.
OBJECTIVE: The aim of the study was to investigate prevalence of acetylsalicylic acid (ASA) resistance in acute ischemic stroke patients by using Platelet Function Analyzer (PFA) 100 test and to determine the effect of risk factors that may be responsible for ASA resistance.
METHODS: Fifty acute ischemic stroke patients (mean age: 66.32±12.983 years, 34 male) were given 300 mg/day aspirin for at least 10 days and all risk factors were investigated for a correlation to ASA resistance by using PFA 100 test. These factors were; age, gender, hemoglobin(Hgb), hematocrit(Htc), platelet (plt) total cholesterol, von Willebrand Factor (vWF) levels, hypertension(HT), diabetes mellitus(DM), coronary artery disease(CAD), smoking and previous cerebrovascular disease (CVD). In PFA-100 system, a collagen/epinephrine (C/EPI) closure time in the range of 85-157 sec. and a collagen/ADP closure time of 65-125sec. were considered normal. Maximal test duration was 300 s. C/EPI closure time is sensitive for ASA resistance. Subjects with duration shorter than 300 s. were accepted as ASA-resistant or non-responder.
RESULTS: ASA resistance was apparent in 32% of the study group. vWF levels were higher in ASA resistant patients group. All risk factors were compared in ASA sensitive and resistant group. vWF levels and mean age were higher in ischemic stroke ASA non responder group, but not statistically significant.
CONCLUSION: In 50 acute ischemic patient aspirin resistance rate was 32%, this means aspirin was pharmacologically non effective in those. Clinical outcome for aspirin non responders may be revealed through the follow up at least six months.

4.
İnsulin-benzeri büyüme faktörü-1 ve insulin-benzeri büyüme faktör bağlayıcı protein-3 seviyeleri ile iskemik inmeli hastaların klinik prognoz ilişkisi
The Association between Insulin-like Growth Factor-1 and Insulin-like Growth Factor Binding Protein-3 Levels and Clinical Prognosis in Patients with Ischemic Stroke
Hasan Yaşar, Temel Tombul, Aysel Milanlıoğlu
doi: 10.5505/tbdhd.2015.20591  Sayfalar 30 - 35
AMAÇ: Daha önceki çalışmalarda insulin-benzeri büyüme factor sisteminin santral sinir sisteminde miyelinizasyon, hücre proliferasyonu, maturasyon ve nöronal filizlenmeye neden olarak inme patogenezinde yer alabileceğini rapor edilmiştir. Bu çalışmanın amacı akut iskemik inmeli hastalarda insulin-benzeri büyüme faktörü-1 ve insulin-benzeri büyüme faktör bağlayıcı protein-3 seviyelerinin iskemik inme patogenezindeki rolünü ve prognoz ile ilişkisinin ortaya konulmasıdır.
YÖNTEMLER: 68 hasta ve 20 sağlıklı kontrol çalışmaya dahil edildi. Hastaların klinik değerlendirilmesinde National Institute of Health Stroke skalası, fonksiyonel sonlanım için Modifiye Rankin skalası uygulandı. İskemik inmenin klinik ve etyolojik sınıflaması Bamford ve TOAST sınıflamaları ile yapıldı. Tüm hastaların akut iskemik inmenin 1., 5. ve 30. gününde insulin-benzeri büyüme faktörü-1 ve insulin-benzeri büyüme faktörü bağlayıcı protein-3 seviyeleri ölçüldü.
BULGULAR: Sadece 5. gündeki insulin-benzeri büyüme faktörü bağlayıcı protein-3 seviyeleri kontrole göre anlamlı düşüktü ve düşük insulin-benzeri büyüme faktörü-1 düzeyi artmış ölüm riski, kötü klinik durum ve azalmış fonksiyonellik ile ilişkiliydi.
SONUÇ: İnsulin-benzeri büyüme faktörü-1 ve insulin-benzeri büyüme faktör bağlayıcı protein-3 seviyelerinin hastaların mortalite riski, klinik durum ve fonksiyonel sonlanımını etkileyebildiği ve gelecekte insulin-benzeri büyüme faktörr sisteminin farklı etkilerinin araştırıldığı başka çalışmalarada ihtiyaç olduğu sonucuna varıldı.
OBJECTIVE: Recent studies report that the insulin-like growth factor system may be involved in stroke pathogenesis, and is reported to increase myelination, maturation, cell proliferation and neuronal sprouting of the central nervous system.
The aim of the present study is to demonstrate the role of insulin-like growth factor system in ischemic stroke pathogenesis and its association with the prognosis by investigating insulin-like growth factor-1 and insulin-like growth factor binding protein-3 levels in patients diagnosed with acute ischemic stroke.

METHODS: : Sixty-eight patients and 20 healthy individuals were included to this study. Clinical evaluation of the patients was performed according to National Institute of Health Stroke Scale and functional outcomes were graded according to Modified Rankin Scale. Bamford classification was used for the clinical classification of ischemic strokes, and the TOAST system for etiological classification. Each patient's levels of insulin-like growth factor-1 and insulin-like growth factor binding protein-3 were measured on the first, fifth and thirtieth day of ischemic stroke.
RESULTS: Only the levels of insulin-like growth factor binding protein-3 on the day of 5 were significantly decreased compared to the control group. The decrease in IGF-1 values was associated with an increased risk of death and was accompanied by clinical worsening and decreased functionality.
CONCLUSION: It has been concluded that the levels of investigating insulin-like growth factor-1 and insulin-like growth factor binding protein-3 may affect mortality risk, clinical condition and functionality outcomes in patients presenting with ischemic stroke, and further studies are needed for the investigation of different effects of insulin-like growth factor-1 in future.

OLGU BILDIRILERI
5.
Küçük Kortikal İnfarkta Bağlı Nadir Görülen Bir Klinik Tablo: İzole Düşük El
A Rare Clinical Presentation Due to Small Cortical Infarction: Isolated Wrist Drop
Hatice Köse Özlece, Nergiz Hüseyinoğlu
doi: 10.5505/tbdhd.2015.05706  Sayfalar 36 - 39
Serebrovasküler olaylara bağlı gelişen izole düşük el tablosu oldukça nadir görülür ve genellikle periferik sinir lezyonları şeklinde yanlış tanı alır. Tedavi stratejileri tamamen farklı olan santral ve periferik patolojilere bağlı gelişen düşük el ayırıcı tanısı oldukça önmelidir. Ayrıca küçük kortikal infarktların tanınması, özellikle sekonder proflaksi açısından önemlidir. Bu vaka takdiminde, 83 yaşında erkek hasta küçük kortikal infarkt nedeni ile gelişen izole düşük el tanısı ile literature ışığında sunulmuştur.
Isolated wrist drop due to stroke is infrequently observed, and often misdiagnosed as peripheral neuropathy. It is important to make the differential diagnosis correctly because drop hand that results from peripheral pathology requires a completely different treatment strategy than central pathology. In addition, small infarcts are important to identify in order to optimise secondary prophylaxis. In this report, we describe an 83-year-old man, with isolated drop hand due to acute small cortical infarction in the left precentral gyrus and present this situation in light of the literature.

6.
Tek taraflı ani işitme kaybı ve anterior inferior serebellar arter enfarktı
Unilateral sudden hearing loss and anterior inferior cerebellar artery infarction
Aslı Ece Çilliler, Hayat Güven, Arzu Aldemir, Selim Selçuk Çomoğlu
doi: 10.5505/tbdhd.2015.74946  Sayfalar 40 - 43
Vertebrobaziler sistem enfarktları nadiren anterior inferior serebellar arter (AİSA) sulama alanında ortaya çıkar. Olguların çoğunda AISA oklüzyonu mekanizması aterotrombotiktir. Klinik bulgular enfarktın büyüklüğü ve lokalizasyonuna göre değişebilmekle birlikte tinnitus, vertigo, kusma, ataksi, nistagmus, fasiyal paralizi sık görülen semptomlardandır. Ani işitme kaybı AİSA enfarktının nadir karşılaşılan bir bulgusudur.
Bu yazıda unilateral ani işitme kaybı, fasiyal paralizi ve ataksi ile başvuran 66 yaşında bir erkek hasta sunulmuştur.
Vertebrobasilary system infarctions are rarely localized in the territory of anterior inferior cerebellar artery (AICA). In most cases the mechanism for AICA occlusion is atherothrombotic. Although clinical findings varies according to the wideness and localization of the infarction, tinnitus, vertigo, vomiting, ataxia, nistagmus and facial weakness are the most common symptoms. Sudden hearing loss is a rare symptom of the AICA infarction.
In this paper we present a 66 year-old male patient who had unilateral sudden hearing loss, facial paralysis and ataxia.

7.
İzole okülomotor sinir felci ile prezente olan dural karotikokavernöz fistül: Olgu sunumu
Dural carotid cavernous sinus fistula presenting as isolated oculomotor nerve palsy: Case report
Şehnaz Arıcı, Aysel Çoban, Tuğçe Angın, Behiye Özer
doi: 10.5505/tbdhd.2015.35229  Sayfalar 44 - 48
İndirekt (dural) karotikokavernöz fistül, internal karotis arterin menenjiyal dalları ile kavernöz sinüs arasındaki bağlantı sonucu oluşur ve düşük akım ile düşük basınç görülür. Proptozis, oftalmopleji, baş ağrısı, göz küresi, sklera ve konjonktivada kızarıklık izlenebilir. Kırksekiz yaşında kadın hasta çift görme yakınması ile başvurdu. Özgeçmişinde; diyabetes mellitus ve hipertansiyon tanıları vardı. Nörolojik bakısında; sağda izole okülomotor sinir felci olan hastada dijital substraksiyon anjiografide dural (indirekt) karotikokavernöz fistül saptandı. İzole okülomotor sinir felci ile olgumuz karotikokavernöz fistülün nadir bir nedeni olarak sunulmaya değer bulunmuştur.
Indirect (dural) carotid cavernous fistula is formed by the connection between meningeal branches of the internal carotid artery and the cavernous sinüs, and low flow circulation with low pressure is occured. Proptosis, ophtalmoplegia, headache, scleral and conjuctival hyperemia expanding around the eyeball can be observed. A forty-eight year old female patient with a background of diabetes mellitus and hypertension was admitted with complaints of double vision. Isolated oculomotor nerve palsy was found in neurological examination and an indirect carotid cavernous fistula was revealed by digital subtraction angiography. Our case with carotid cavernous fistula as a rare cause of isolated oculomotor nerve palsy is worth to be reported.

8.
Tuberotalamik Arter Oklüzyonuna Bağlı Gelişen Pedünküler Halüsinasyon Olgusu ve Literatürün Gözden Geçirilmesi
A Case of Peduncular Hallucinosis Secondary to a Tuberothalamic Artery Infarction and Review of the Literature
Esengül Liman, Ufuk Emre, Özgür Osman Yalın, Taşkın Güneş, Şirin Saçak, Aysel Kaya Tekeşin
doi: 10.5505/tbdhd.2015.54376  Sayfalar 49 - 52
Pedünküler halüsinasyon (PH), nadir görülen görsel halüsinasyon, uyku bozuklukları ve davranışsal bulgularla karakterize bir tablodur. Sıklıkla talamik ve midbrainin etkilendiği vasküler lezyonlara bağlı gelişir. Biz bu yazıda sol tuberotalamik arter alanında iskemik lezyona bağlı gelişen PH olgusunu sunarak literatürdeki olgular eşliğinde tartışmak istedik.
Peduncular hallucinosis is a rare syndrome characterized with visual hallucinations, sleep disorders and behavioural abnormalities. Generally it occurs when thalamus and midbrain is affected by vascular lesions. In this report we aim to discuss on a case of tuberothalamic artery infarction presenting with peduncular hallusinosis with the previously reported cases in literatüre.

9.
Difüzyon ağırlıklı görüntüleme semptomatik ve asemptomatik serebral mikrokanamaların ayrımını sağlar: Akut semptomatik pontin mikrokanamalı bir olgu sunumu
Difusion weighted imaging characteristics differentiate acute symptomatic cerebral microbleeds from silent microbleeds: An acute pontine microhemorrhage case presentation
Arda Yılmaz, Mehmet Akif Topçuoğlu, Ethem Murat Arsava
doi: 10.5505/tbdhd.2015.03016  Sayfalar 53 - 55
Duyarlılığa bağlı görüntüleme ("Susceptibility weighted imaging"; SWI) ile saptanan serebral mikrokanamaların genelde herhangi bir akut nörolojik bulguya neden olmadığı düşünülmektedir. Yakın dönemde yapılan çeşitli yayınlar nadiren de olsa bu varsayımın doğru olmayabileceğini ve serebral mikrokanamaların fokal nörolojik bulgulara neden olabileceğini göstermiştir. Bu yazıda pontin mikro kanamaya bağlı ağız kenarında ve elinde uyuşması olan bir vaka bildirilmiştir. Bu olguda dökümente edildiği gibi beyin tomografisi yanı sıra akut semptomatik mikrokanamaların göreceli olarak karakteristik difüzyon ağırlıklı görüntüleme özellikleri kronik mikrokanamalardan ayrımında yardımcı olmaktadır.
Cerebral microbleeds (CMBs) on susceptibility weighted imaging (SWI) have generally been considered to be silent. Recent reports indicated that, albeit it is a rarity, CMBs can cause acute focal neurological symptoms. Herein we present a patient who was admitted with cheiro-oral syndrome due to an acute izolated pontine microbleed. Combination of diffusion weighted imaging and SWI can be useful in the differentiation of acute symptomatic cerebral microbleeds from chronic ones.

10.
Endovasküler tedaviye rağmen locked-in sendromu gelişen akut baziler trombozlu olgu.
A case with basilar artery thrombosis resulted in Locked-in syndrome in spite of endovascular treatment
Yusuf İnanç, Semih Giray, Zülfikar Arlıer, Özcan Kocatürk
doi: 10.5505/tbdhd.2015.88700  Sayfalar 56 - 59
Locked-in Sendromu; sadece vertikal bakışın ve üst göz kapağı hareketlerinın korunduğu kuadripleji, alt kraniyal sinir paralizisi ve mutizmden oluşan klinik bir tablodur. Bilinç korunur ve hastalar göz kırpma ile maksatlı iletişim kurabilirler. Locked-in sendromunun altında yatan en sık sebep baziler arter trombozudur. Bu çalışmada ani gelişen bilinç bulanıklığı, konuşma bozukluğu, horizontal bakış kısıtlılığı, sağda belirgin tüm ekstremitelerinde güçsüzlük ile başvuran, özgeçmişinde serebrovasküler hastalık hikayesi olan ve müdahale sınırının son dakikalarında bize ulaştığı için akut inme tedavi modalitelerinden sadece endovasküler mekanik tedavi ve intra-arteryel tromboliz uygulanan baziler arter trombozlu 49 yaşında erkek hasta sunulmuştur.
Locked-in Sendrome is a clinical picture consist of quadriplegia, lower cranial nerve paralysis, and mutism with preservation of only vertical gaze and upper eyelid movement. Consciousness remains intact and the patient is able to communicate intentionally using eye blinking. The most common cause underlying the locked-in syndrome is thrombosis of the basilar artery. In this study, we reported a 49-years-old male with past medical history for cerebrovascular disease presented with acute basilar artery thrombosis, manifesting as reduced level of consciousness, weakness in all extremity dominated on the right side, speech impairment, horizontal gaze disorder and for reaching us of the last munite of endovascular intervention threshold, so it can perform only mechanical and intra-arterial thrombosis treatment method as an endovascular treatment modalities of acute stroke.

LookUs & Online Makale
w