ISSN 1301-1375 | e-ISSN 2146-9113
Turkish Journal of Cerebrovascular Diseases - Türk Beyin Damar Hast Derg: 29 (2)
Volume: 29  Issue: 2 - 2023
1.Cover

Pages I - V

REVIEW
2.The use of fish oils for vascular health
Ethem Murat Arsava
doi: 10.5505/tbdhd.2023.77699  Pages 54 - 58
İnsanların vasküler sağlığının korunması veya iyileştirilmesi için beslenme ile ilgili çeşitli alışkanlıkların değiştirilmesi ve gıda takviyelerinin kullanılmasının rolü çok uzun yıllardan bu yana devam eden bir araştırma konusudur. Bu bağlamda en çok gündeme gelen başlıklardan bir tanesi balık yağlarıdır. Gerek kimyasal yapısındaki çeşitlilik, gerekse doğal kaynaklardan elde edilen veya takviye olarak sunulan preperatlardaki farklılık balık yağının vasküler sağlıktaki olası faydasının anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. Bu derlemede balık yağı kavramı ile ilgili terminoloji, kullanılan preperatlar arasındaki farklılıklar ve vasküler sağlık alanındaki en güncel bilgi ve tartışmaların özetlenmesi amaçlanmıştır.
The role of dietary interventions and use of supplements to protect or improve vascular health has been an ongoing research topic for many years. In this context, one of the most frequently discussed topics is fish oils. Both the diversity in its chemical structure and the difference in its composition either obtained from natural sources or offered as supplements make it difficult to understand the possible benefits of fish oil in vascular health. In this review, it is aimed to summarize the terminology related to the concept of fish oil and discuss the most recent information and discussions of its use in the field of vascular health, with a specific emphasis on the differences between the commercially available preparations.

RESEARCH ARTICLE
3.Can the prognosis be predicted according to the localization of cerebellar ischemic lesions?
Taylan Altıparmak, Bijen Nazlıel, Hale Zeynep Batur Çağlayan, Nil Tokgöz
doi: 10.5505/tbdhd.2023.27167  Pages 59 - 67
GİRİŞ ve AMAÇ: Serebellumun farklı anatomik lokalizasyonlarının hasarlanması, değişik şekillerde klinik bulgulara yol açabilir. Ayrıca, bu lokalizasyonların etkilenimi sonrası değişen iyileşme potansiyelleri mevcuttur. Amacımız serebellar iskemik inmeli hastaların 6. ve 12. ay prognozlarının serebellar iskemik infarktların lokalizasyonuna göre değerlendirmekti.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamıza serebellumdan başka bir santral lokalizasyonda akut iskemisi olmayan izole serebellar infarktla başvuran 82 hasta dahil edildi. Bu hastaların prognozları ve sağ kalım durumları hem yatış hem de takip poliklinik süreçlerinde değerlendirildi ve kaydedilen veriler frekans, tek değişkenli karşılaştırma ve korelasyon analizleriyle değerlendirildi.
BULGULAR: Hastaların dörtte üçünden fazlası 60 yaş ve üzeri olup çoğunluğu erkekti (%57). Hipertansiyon (%69) ve diabetes mellitus (%34) en sık görülen komorbid hastalıklardı. Daha önce yapılan çalışmalardaki gibi, tek sayıda lezyondan çok multipl sayıda islemik lezyonların (%52) olduğu görüldü. Diğer serebellar iskemik lezyon lokalizasyonlar ile karşılaştırıldığında, sol pedinküler bölge lezyonları olan hastalarda taburculukta, 6 ve 12 aylık takiplerde anlamlı olarak daha yüksek NIHSS ve mRS skorları tespit edildi. Ayrıca bu hastalarda 6. ve 12. aylardaki sağ kalım oranları da daha düşük bulundu. (p<0.05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Başvuru sırasında sol serebellar pedinküler iskemik lezyonun varlığı, taburculuk sırasındaki ve 6-12 aylık takip süresindeki yüksek morbidite ve mortalite oranları ile anlamlı şekilde koreleydi. Sonuçlar, sol serebellar pedinkül (süperior, orta, inferior) lezyonlarının, serebellar iskemik etkilenimlerde daha belirgin mobilizasyon problemlerine ve azalmış sağ kalıma neden olabileceği fikrini desteklemektedir.
INTRODUCTION: Damage to different anatomical structures within the cerebellum can lead to a variety of clinical findings. Moreover, these structures have different potentials for recovery from injury. Our objective was to assess the 6th and 12th-month outcomes of cerebellar ischemic stroke patients based on the localization of cerebellar ischemic lesion.
METHODS: Our study included 82 patients who were admitted due to isolated cerebellar ischemic stroke without the involvement of any other brain regions. We recorded outcomes and survival rates for these patients and conducted statistical analyses, including frequency, univariate, and correlation analyses.
RESULTS: More than three-quarters of patients were aged 60 years or older, and the majority of patients were male (57%). Hypertension (68%) and diabetes mellitus (34%) are the most common comorbid conditions. Like previous studies, multiple ischemic lesions (52%) were observed more than single lesions. The patients with the left peduncular region lesions had significantly higher NIHSS and mRS scores at discharge, as well as at 6 and 12 months follow-up compare with other cerebellar ischemic lesion localizations. Additionally, the survival rates at 6 and 12 months were found to be lower for these patients. (p<0.05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: The presence of a left cerebellar peduncular ischemic lesion upon admission was significantly correlated with higher morbidity and mortality rates at discharge, as well as during the 6-12 month follow-up period. Our results endorse the concept of the left cerebellar peduncles (superior, medial and inferior) causing permanent ambulation problems with poor outcomes in cerebellar lesions.

4.The effect of contrast agent used during vascular imaging and endovascular treatment on nephropathy and prognosis in acute stroke patients admitted to the emergency department
Özlem Aykaç, Engin Özakın, Atilla Özcan Özdemir, Muhammed Evvah Karakılıç, Ezgi Sezer Eryıldız
doi: 10.5505/tbdhd.2023.75437  Pages 68 - 76
GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışma, akut iskemik inme hastalarında kontrastlı bilgisayarlı tomografi (BT) anjiyografisinden sonra rekombinant doku plazminojen aktivatörü (rt-PA) ve/veya endovasküler tedavi (EVT) uygulanan kontrast kaynaklı nefropati insidansını araştırmış ve nefropatiye yol açan potansiyel risk faktörlerini tanımlamıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Kontrast madde alan ve almayan, nefropati gelişen ve gelişmeyen gruplar arasında kontrast kullanımına bakılmaksızın karşılaştırma yapıldı. Nefropati risk faktörlerini belirlemek için ikili lojistik regresyon analizi kullanıldı.
BULGULAR: 421 hastanın 291'i (%70,9) IV rt-PA ile tedavi edildi ve 119'u (%29) EVT aldı. Kontrast madde verilen hasta sayısı 194 (BTA'da 75, EVT'de 119) idi. Kontrast madde kullanımı ile nefropati gelişimi arasında ilişki bulunmadı (p=0,068) ve tedavi seçenekleri arasında (IV rt-PA/endovasküler) nefropati açısından fark bulunmadı (p=0,959). Nefropati gelişen grupta mortalite daha yüksek (%41.2'ye karşı %15.7; p < 0.001) ve 3. ayda mRS daha kötüydü (%67.6'ya karşı %46.5; 25 p=0.018) (%41.2'ye karşı %15.7; p < 0.001). İnme hastalarında nefropati gelişimi için başlıca risk faktörleri kadın cinsiyet, hemoglobin yüksekliği ve başvuru anında yüksek NIHS skoru idi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Kontrastla ilişkili akut böbrek hasarı riski taşıyan hastaları belirlemek ve daha sonra kreatinin yükselmeleri olan hastalarda kontrastla ilişkili akut böbrek tanısı koymak için temel kreatinin düzeylerinin elde edilmesinde fayda vardır. Bununla birlikte, kontrast gerektiren tanısal görüntüleme, başlangıçtaki böbrek fonksiyonunun sonuçları beklenerek geciktirilmemelidir.
INTRODUCTION: The study investigated the incidence of contrast-induced nephropathy in patients with acute ischemic stroke who received recombinant tissue plasminogen activator (rt-PA) and/or endovascular therapy (EVT) after contrast-enhanced computed tomography (CT) angiography and identified potential risk factors for nephropathy.
METHODS: A comparison was made between the groups who received and did not receive contrast material and who developed nephropathy and those who did not, regardless of the use of contrast. Binary logistic regression analysis was used to determine the risk factors for nephropathy.
RESULTS: Of 421 patients, 291 (70.9%) were treated with IV rt-PA, and 119 (29%) received EVT. The number of patients receiving contrast media was 194 (75 in CTA and 119 in EVT). No relationship was found between the use of contrast media and the development of nephropathy (p=0.068) and no difference was found in terms of nephropathy between the treatment options (IV rt-PA/endovascular) (p=0.959). Mortality was higher (41.2% versus 15.7%; p < 0.001) and mRS at 3rd months was worse (67.6 vs 46.5%; 25 p=0.018) in the group that developed nephropathy (41.2% versus 15.7%; p < 0.001). The major risk factors for developing nephropathy in stroke patients were female gender, hemoglobin elevation, and high NIHS score at admission.
DISCUSSION AND CONCLUSION: There is utility in obtaining baseline creatinine levels to identify patients at risk of contrast-associated acute kidney injury and to establish a diagnosis of contrast-associated acute kidney in patients with subsequent creatinine rises. However, contrast-requiring diagnostic imaging should not be delayed by waiting for the results of the baseline renal function.

5.Effect of intravenous thrombolytic treatment on prognosis and intracerebral hemorrhage in stroke patients treated with mechanical thrombectomy
Serhan Yıldırım
doi: 10.5505/tbdhd.2023.78557  Pages 77 - 83
GİRİŞ ve AMAÇ: İntravenöz trombolitik tedavi (iv tPA) ve mekanik trombektomi (MT) akut iskemik inme hastalarının tedavisinde kullanılan iki yöntemdir. iskemik inme hastalarına ilk 4,5 saatte iv tPA önerilmektedir. MT ise büyük damar oklüzyonlarında etkin bir tedavidir. Mevcut kılavuzlar ilk 4,5 saate gelen büyük damar oklüzyonlarında her iki tedaviyi de önermektedir. Ancak iki tedavinin de en korkulan yan etkisi intraserebral kanamadır. Bu çalışmanın amacı, MT yapılan hastalarda iv tPA verilmesinin intraserebral kanama ve prognoz üzerine etkisini incelemektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 2018-2022 yılları arasında Nöroloji Kliniği’nde mekanik trombektomi yapılan hastaların dosyaları retrospektif olarak tarandı. Hastaların MT öncesi iv tPA alıp almadığı sorgulandı ve hastalar iv tPA verilenler ve iv tPA verilmeyenler olmak üzere 2 gruba ayrıldı. Grupların 3. ay modifiye Rankin Skalası skorları (mRS) ve intraserebral kanama oranları karşılaştırıldı.
BULGULAR: Toplam 103 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların 47’si (%45,6) erkekti. Ortalama yaş 64,3±12,7 yıl, ortalama NIHSS skoru ise 16,2±3,3 bulundu. Semptomatik intraserebral kanama 6(%5,9) hastada gelişti. İyi klinik sonuç 54 (%52,4) hastada ve ölüm 27 (%26,2) hastada izlendi. Iv tPA 51 (%49,5) hastaya uygulandı. Her iki grup arasında iyi klinik sonuç ve semptomatik intraserebral kanama oranları arasında anlamlı fark izlenmedi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: MT öncesinde iv tPA verilmesinin 3. ay klinik sonuç üzerine etkisinin bulunmadığı izlendi. Ek olarak MT öncesi iv TPA verilmesinin intraserebral kanama ya da semptomatik intraserebral kanama riskini artırmadığı saptandı.
INTRODUCTION: Intravenous thrombolytic (iv tPA) and mechanical thrombectomy (MT) are effective treatments for acute ischemic stroke (AIS). Iv tPA is recommended for all AIS patients within 4.5 hours. However, iv tPA isn't effective in large vessel occlusions (LVO). MT is an effective treatment for LVOs. Current guideline recommend both treatments for AIS patients with LVO in first 4.5 hours. Intraserebral hemorrhage (ICH) is the most important complication of these treatments. This study aims to evaluate the effect of iv tPA on intracerebral hemorrhage (ICH) and clinical prognosis in AIS patients treated with MT.
METHODS: This study was designed as retrospectively. AIS patients treated with MT between 2018-2022 were included in this study. Patiens were divided to two groups as only MT and MT+iv tPA. Rates good clinical outcome and ICH were compared between two groups.
RESULTS: A total of 103 patients were included in this study. Forty-seven (45.6%) patients were male. mean age was 64.3±12.7 years, and mean NIHSS score was 16.2±3 points. Symptomatic ICH occured in six (5.9%) patients. Fifty-four (52.4%) patients had good clinical outcome, and 27 (26.2%) patients died. Iv tPA was adminitered to 51 (49.5%) patients. Rates of symptomatic ICH and good clinical outcome were similar in only MT and iv tPA+MT groups.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Administration of iv tPA before MT didn't effect the clinical outcome in AIS patients. In addition, iv tPA before MT didn't icrease the risk of ICH and symptomatic ICH.

6.The relationship between angiographic parameters and radiation dose in patients undergoing mechanical thrombectomy
Çetin Kürşad Akpınar, Hasan Doğan, Berkhan Topaktaş, Şüheda Çalak, Ali İhsan Yardım, Fatih Çekim
doi: 10.5505/tbdhd.2023.24855  Pages 84 - 88
GİRİŞ ve AMAÇ: Büyük damar oklüzyonu olan akut iskemik inme hastalarında uygulanan mekanik trombektomi (MT) işleminde maruz kalınan radyasyon, hem hasta hem Girişimsel nöroloji uzmanı için riskler oluşturmaktadır. Bu çalışmada; MT uygulanan hastaların maruz kaldığı radyasyon dozu ile anjiografik parametreleri arasındaki ilişki değerlendirilmiştir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 2022 Ocak ve 2022 Aralık tarihleri arasında mekanik trombektomi uygulanan 101 olgu prospektif olarak kaydedilip retrospektif olarak değerlendirildi. Demografik veriler, damar açılma dereceleri, iyi (mRS 0-2) veya kötü (mRS 3-6) klinik sonlanım, anjiografik işlem süreleri ve işlem süresince maruz kalınan radyasyon dozları kaydedilmiştir.
BULGULAR: Ortalama yaş 69,9±13,4 yıl, başvuru Ulusal sağlık inme ölçeği (NIHSS) ortalaması 15,2±5,1 idi. Kasık ponksiyon ile tıkalı damar açılma zaman ortalaması 25,1±15,2, trombektomi geçiş sayı ortalaması 2,1±1,6 ve Radyasyon dozu ortalaması 878,6±555,6 miligraydi. Geçiş sayısı ile hastanın maruz kaldığı radyasyon dozu arasında anlamlı, hafif derecede pozitif korelasyon saptandı (r: 0,196, p<0,05). Kasık ponksiyonu ile tıkalı damarın açılması arasındaki zaman ve hastanın maruz kaldığı radyasyon dozu arasında anlamlı, orta derecede pozitif korelasyonasyon saptandı (r: 0,416, p<0,001).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Anjiografik müdahale sırasında maruz kalınan radyasyon dozu hem hekim hem de hasta için çok önemlidir. Kaliteli görüntüyü elde edebileceğimiz optimum anjiografik dozlar belirlenmelidir. İlk geçişte tam rekanalizasyon (mTICI3) hem iyi klinik sonlanım (mRS 0-2) hem de hastanın daha az radyasyona maruz kalmasını sağlamaktadır.
INTRODUCTION: Radiation exposure during mechanical thrombectomy (MT) procedure in acute ischemic stroke patients with large vessel occlusion poses risks for both the patient and the neurointerventionalists. In this study, we evaluated the relationship between radiation dose and angiographic parameters in patients undergoing MT.
METHODS: 101 patients who underwent mechanical thrombectomy between January 2022 and December 2022 were prospectively enrolled and retrospectively evaluated. Demographic data, degree of vessel recanalization, good (mRS 0-2) or poor (mRS 3-6) clinical outcome, angiographic procedure times, and radiation dose exposure during the procedure were recorded.
RESULTS: The mean age was 69.9±13.4 years and the National Institutes of Health Stroke Scale (NIHSS) score at presentation was 15.2±5.1. The average time interval from groin puncture to occluded vessel recanalization was 25.1±15.2 minutes, the mean number of passes was 2.1±1.6, and the mean radiation dose was 878.6±555.6 milligrays. There was a significant, mild positive correlation between the number of passes and the radiation dose to which the patient was exposed (r: 0.196, p<0.05). There was a significant, moderate positive correlation between time to recanalization of the occluded vessel from groin puncture and the radiation dose to which the patient was exposed (r: 0.416, p<0.001).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Radiation dose exposure during stroke neurointervention is very important for both neurointerventionalists and patients. Optimum angiographic doses should be determined to obtain suffiecient image quality. First-pass effect and complete recanalization (mTICI3) should be targeted for not only to attain good clinical outcome (mRS 0-2) but also reduce patient exposure to radiation.

7.Risk factors for the development of embolism to a new territory after endovascular stroke treatment
Ümit Görgülü, Özlem Aykaç, Zehra Uysal kocabaş, Fatma Ger Akarsu, Baki Dogan, Ezgi Yılmaz, Atilla Özcan Özdemir
doi: 10.5505/tbdhd.2023.35492  Pages 89 - 96
GİRİŞ ve AMAÇ: Yeni bir bölgede emboli (YBE), akut inmenin endovasküler tedavisinin (EVT) önemli bir komplikasyondur ve kötü sonlanım ile ilişkilidir. Çalışmamızın amacı, YBE gelişimi için risk faktörlerini araştırmaktı.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 2015 ile 2023 yılları arasında akut inme nedeniyle EVT uygulanan hastaların prospektif olarak kaydedilmiş dosyaları incelendi. Tüm hastaların YBE gelişimi, demografik verileri, vasküler risk faktörleri, klinik bulguları, başvuruda IV tromboliz tedavisi, işlem süresi gibi EVT işlem modaliteleri, stent retriever, balon kılavuz kateter kullanımını içeren mekanik trombektomi teknikleri ve prognozları değerlendirildi.
BULGULAR: Bu çalışmaya YBE gelişen grupta 23 (%9,8) ve YBE gelişmeyen grupta 212 hasta (%90,2) olmak üzere 235 hasta dahil edildi. İki gruptaki vakaların karakteristik verileri karşılaştırıldığında, YBE gurubunda kapı - femoral ponksiyon (p = 0,045), femoral ponksiyon - rekanalizasyon (p < 0,001) süreleri daha uzun, cihaz geçiş sayısı (p < 0,001) ve semptomatik intraserebral kanama (sİSK; p=0.049) daha fazlaydı. Cihaz geçiş sayısı (OR = 1.534; 95% CI 1.185–0.001; p = 0.001) ve femoral ponksiyon zamanı (OR = 1.012; 95% CI 1.000–1.025; p = 0.034) YBE gelişimi için bağımsız risk faktörleri olarak tanımlandı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Akut inmede EVT sonrası YBE gelişimi nadir değildir ve işlem sürelerinin uzamasına neden olur. Cihaz geçiş sayısı ve uzamış femoral ponksiyon zamanı, YBE ile ilişkili risk faktörleridir.
INTRODUCTION: The development of embolism to a new site (ENT) is an important complication in the endovascular treatment (EVT) of acute stroke and is associated with a poor outcome. The aim of our study was to investigate risk factors for the development of ENT.
METHODS: Prospectively recorded files of patients who underwent EVT for acute stroke between 2015 and 2023 were reviewed. ENT development, demographic data, vascular risk factors, clinical findings, IV thrombolysis treatment at admission, EVT procedure modalities such as duration of the procedure, mechanical thrombectomy techniques including the use of stent retriever, balloon guiding catheter, and prognoses were evaluated for all patients.
RESULTS: This study included 235 patients: 23 (9.8%) and 212 patients (90.2%) in the ENT group and non-ENT group, respectively. When comparing the case characteristic data of the two groups, the door-to-groin puncture (p = 0.045) and groin puncture-to-recanalisation (p < 0.001) times were longer, and the number of device passes (p < 0.001) and symptomatic intracranial cerebral haemorrhage (sICH; p = 0.049) increased in the ENT group. The number of device passes (OR = 1.555; 95% CI 1.193–2.027; p = 0.001) and and door-to-groin puncture time (OR = 1.012; 95% CI 1.000–1.025; p = 0.034) were identified as independent risk factors for the development of ENT.
DISCUSSION AND CONCLUSION: ENT development after EVT of acute stroke is not uncommon and results in prolongation of procedure times. The number of device passes and longer door-to-groin puncture time are risk factors associated with ENT.

CASE REPORT
8.Delayed neuorological deteriorantion and intracranial, hematoma caused by traumatic pericallosal artery aneurysm: A case report
Abdullah Topçu, Ahmet Kürşat Kara, Kaan Özalpay, Zahir Kızılay, Ozan Işık
doi: 10.5505/tbdhd.2023.83702  Pages 97 - 101
Kapalı kafa travmasına bağlı oluşan travmatik anevrizma oluşumu oldukça nadir görülen bir durumdur. Biz burda başlangıç kranial görüntülemelerinde her hangi bir anevrizma lehine bulgusu olmayan 3 hafta sonra nörolojik dezoriyantasyon ve intrakranialhematom ile kendisini gösteren perikallosal travmatik anevrizma vakası sunuyoruz. Cerrahi yaklaşım ile anevrizma kiliplendi. Takipinde hidrosefali gelişmesi üzerine öncelikle eksternalventriküler drenaj cerrahisi daha sonra ventriküloperitoneal şant cerrahisi yapıldı.
Traumatic aneurysm formation due to closed head trauma is a very rare condition. Here, we present a case of pericallosaltraumatic aneurysm, which showed no signs of an aneurysm on initial cranial imaging, and presented with neurologic deterioration and intracranial hematoma 3 weeks later. The aneurysm was clipped with a surgical approach. Due to the development of hydrocephalus in the follow-up, firstly external ventricular drainage surgery and then ventriculeperitoneal shunt surgery was performed.

LETTER TO EDITOR
9.High resolution magnetic resonance imaging in CADASIL: A case vignette
Tuğba Özüm, Mehmet Akif Topçuoğlu, Rahşan Göçmen, Ethem Murat Arsava
doi: 10.5505/tbdhd.2023.81904  Pages 102 - 105

LookUs & Online Makale