ISSN 1301-1375 | e-ISSN 2146-9113
Volume : 29 Issue : 1 Year : 2024


Türk Beyin Damar Hastalıkları Dergisi - Türk Beyin Damar Hast Derg: 29 (1)
Cilt: 29  Sayı: 1 - 2023
1.
Kapak
Cover

Sayfalar I - VI

TIP HABERI
2.
Türkiye’de akut inme gündemi: 2023
Acute stroke agenda in Turkey: 2023
Mehmet Akif Topçuoğlu
doi: 10.5505/tbdhd.2023.23500  Sayfalar 1 - 5

3.
Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği hasta ve hasta yakınlarına yönelik bilgilendirme çalışmaları
Turkish Cerebrovascular Diseases Society informative studies for patients and their relatives
Bijen Nazlıel, Çigdem Akbaş Ilgaz
doi: 10.5505/tbdhd.2023.93585  Sayfalar 6 - 9

ÖZGÜN ARAŞTIRMA
4.
Akut talamik hemorajik inmenin erken dönemindeki mortalite skorları ve hematom hacmi kötü prognozu öngörebilir
Mortality scores and volume of hematoma in the early period of acute thalamic hemorrhage stroke could predict poor prognosis
Hasan Hüseyin Kozak, Ahmet Buğrul, Fatih Tol
doi: 10.5505/tbdhd.2022.73745  Sayfalar 10 - 15
GİRİŞ ve AMAÇ: Talamik kanamalar tüm kafa içi kanamaların %8,3-15'ini oluşturur. Artan yoğun bakım ünitelerine rağmen talamik kanamalarda ölüm oranları hala yüksektir. Bu çalışmada akut talamik kanama tanısı ile inme yoğun bakım ünitesine yatırılan hastalarda mortalite skorları, inflamatuar parametreler ve hematom hacminin kötü prognozu öngörüp öngörmediği değerlendirildi.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ocak 2017-Nisan 2020 tarihleri arasında merkezimize kafa içi kanama tanısı ile başvuran 130 olgudan 32 talamik kanama olgusu çalışmaya dahil edildi. Başvurudaki Acute Physiology and Chronic Health Evaluation II (APACHE II), Simplified Acute Physiology Score II (SAPS II), Sequential Organ Failure Assessment Score (SOFA), toplam kanama hacmi ve inflamatuar parametreler değerlendirildi
BULGULAR: 32 hastanın 21'i (%62, kadın: 8) sağ kalan ve 11'i (%34, kadın: 6) vefat edendi. Sağ kalanların yaş ortalaması 71.38±11.09, vefat edenlerin yaş ortalaması 68.73±10.14 idi. Vefat edenlerde kanama hacmi 16.53±9.63 ml, sağ kalanlarda 7.01±8.74 ml idi ve istatistiksel olarak anlamlıydı. Başvuru APACHE II, SAPS II, SOFA puanları vefat edelerde anlamlı olarak yüksekti.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmada akut talamik kanama ile takip edilen hastalarda GCS, APACHE II, SAPS II, SOFA skorları ve kanama hacminin kötü prognozu öngörebileceği belirlendi.
INTRODUCTION: Thalamic hemorrhages constitute 8.3-15 percent of all intracranial hemorrhages. Despite increasing intensive care facilities mortality rates are still high in thalamic hemorrhages. In this study, it was evaluated whether mortality scores, inflammatory parameters and hematoma volume predict poor prognosis in patients hospitalized in the stroke intensive care unit with the diagnosis of acute thalamic hemorrhage.
METHODS: Thirty-two thalamic hemorrhage cases out of 130 cases admitted to our center with the diagnosis of intracranial hemorrhage between January 2017 and April 2020 were included in the study. Admission Acute Physiology and Chronic Health Evaluation II (APACHE II), Simplified Acute Physiology Score II (SAPS II), Sequential Organ Failure Assessment Score (SOFA), total hemorrhage volume and inflammatory parameters were evaluated.
RESULTS: Of the 32 patients, 21 (62%, female: 8) were survivors, and 11 (34%, female: 6) were non-survivors. The mean age of the survivors was 71.38±11.09, and non-survivors was 68.73±10.14. The hemorrhage volume was 16.53±9.63 ml in the non-survivors and 7.01±8.74 ml in the survivors and it was statistically significant. Admission APACHE II, SAPS II, SOFA scores were significantly high in the non-survivors.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In this study, it was determined that GCS, APACHE II, SAPS II, SOFA scores and hemorrhage volume could predict poor prognosis in patients followed up with acute thalamic hemorrhage.

5.
İntravenöz trombolitik tedavi etkinlik ve güvenilirliğine lipoprotein(a) düzeyinin etkisi
The effect of lipoprotein(a) level on the efficiency and safety of intravenous thrombolytic therapy
Ezgi Yılmaz, Elif Sarıönder Gencer, Ethem Murat Arsava, Mehmet Akif Topçuoğlu
doi: 10.5505/tbdhd.2022.99815  Sayfalar 16 - 21
GİRİŞ ve AMAÇ: Lipoprotein(a) (Lp(a)) yüksekliği klinik pratikte kullanılabilme potansiyeline sahip bir aterosklerotik kardiyovasküler hastalık risk faktörüdür. Yapısal olarak plazminojenle gösterdiği benzerlik nedeni ile antifibrinolitik etkileri bildirilmiştir. Çalışmamızda Lp (a) düzeyinin, akut iskemik inmede intravenöz doku plazminojen aktivatörüne (iv tPA) yanıta olan etkisi incelenmiştir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Son 15 yıl içerisinde Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nde değerlendirilen IV tPA tedavisi almış ve 72 saat içinde bakılmış Lp(a) düzeyi olan hastalar tPA etkinliği, prognoz ve hemorajik transformasyon açısından incelendi. NIHSS’de 24.saatte en az 4 puan azalma ve ya sıfıra düşme iv tPA tedavisine ‘etkin cevap’; 8 puan ya da daha fazla azalma ve ya sıfır ya da bire düşme ‘dramatik cevap’ olarak kategorize edildi. Üçüncü ayda değerlendirilen modifiye Rankin skoru (mRS)’na göre 0 ve 1 ‘mükemmel sonlanım’; 0, 1 ve 2 ‘iyi sonlanım’ olarak değerlendirildi. IV tPA ilişkili hemorajik transformasyon Fiorelli’s sınıflamasına göre değerlendirildi.
BULGULAR: 203 hastanın (yaş ortalaması 71±14; 108 kadın) %46’sında iv tPA tedavisi ile ‘etkin cevap’, %29’unda ‘dramatik cevap’ izlendi. Hastaların 3. aydaki mRS’larına göre %33’ünde mükemmel sonlanım, %51’inde iyi sonlanım olduğu gözlendi. İv tPA tedavisi sonrası hastaların %19’unda herhangi bir ağırlıkta serebral hemoraji saptanırken; %5’inde parankimal hematom tip 2 saptandı. Prognoz, iv tPA cevabı ve tPA sonrası serebral hemoraji durumuna göre yapılan analizlerde Lp(a) düzeyi ve üç farklı kesim değeri ile oluşturulan subgrupların (>30 mg/dl, >60 mg/dl, >100 mg/dl) sıklığı açısından bir farklılık saptanmadı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızın sonuçları Lp(a) ya bağlı antifibrinolitik etkinin tPA etkinliğini etkilemeyecek kadar düşük seviyede olduğunu düşündürmüştür. Zayıf olduğu düşünülen bu antifibrinolitik etkinin daha iyi ortaya konulabilmesi daha geniş katılımlı prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.
INTRODUCTION: Increased lipoprotein(a) (Lp(a)) is an atherosclerotic cardiovascular disease risk factor that has the potential to be used in clinical practice. Antifibrinolytic effects have been reported due to its structural similarity with plasminogen. In our study, the effect of Lp(a) level on the response to intravenous tissue plasminogen activator(iv tPA) in acute ischemic stroke was investigated.
METHODS: Among the patients evaluated at Hacettepe University Hospital in the last 15 years, those who received tPA treatment and had Lp(a) levels checked within 72 hours were reviewed in terms of tPA efficacy, prognosis and hemorrhagic transformation. Response to iv tPA treatment was divided into 2 categories according to NIHSS decrease at 24 hours (effective response: decrease of at least 4 points or zero, dramatic response: decrease of at least 8 points or zero or one) 0 and 1 were rated as 'excellent outcome', 0, 1, and 2 were rated as 'good outcome' according to the modified Rankin score (mRS) evaluated at 3 months. IV tPA-related hemorrhagic transformation was evaluated according to Fiorelli's classification.
RESULTS: 203 patients (mean age 71±14;108 women) with iv tPA treatment; an 'effective response' was observed in 46% and a 'dramatic response' was observed in 29%. According to the mRS of the patients at 3 months, 33% had an excellent outcome and 51% had a good outcome. After IV tPA treatment; cerebral hemorrhage of any severity in 19% of patients; parenchymal hematoma type 2 was detected in 5% of them. In analyzes performed according to prognosis, iv tPA response and post-tPA cerebral hemorrhage status, there was no difference in Lp(a) level and the frequency of subgroups (>30 mg/dl, >60 mg/dl, >100 mg/dl) formed with three different cut-off values.
DISCUSSION AND CONCLUSION: The results of our study suggested that the antifibrinolytic effect due to Lp(a) was so low that it did not affect the tPA activity. Prospective studies with larger participation are needed to better demonstrate this antifibrinolytic effect, which is thought to be weak.

6.
Baziller arter oklüzyonlarının endovasküler tedavisinde THRIVE skoru kullanımı ve klinik sonlanım belirteçleri
Utility of THRIVE score in endovascular treatment of basilar artery occlusions and clinical outcome markers
Fatma Ger Akarsu, Ezgi Sezer Eryıldız, Zaur Mehdiyev, Özlem Aykaç, Zehra Uysal Kocabaş, Atilla Özcan Özdemir
doi: 10.5505/tbdhd.2022.34713  Sayfalar 22 - 27
GİRİŞ ve AMAÇ: Baziller arter oklüzyonlarının (BAO) mortalite ve morbiditesinin yüksek olduğu bilinmektedir. Endovasküler tedavi ile medikal tedavi arasında fark olmadığı düşünülmesine rağmen; son yayınlanan iki randomize klinik çalışma BAO’da endovasküler tedavinin klinik sonlanım üzerine olumlu etkisini ortaya koymuştur. Çalışmamızın temel amacı bu özel hasta grubunda, endovasküler tedavide klinik sonlanımı belirleyen faktörleri ortaya koymaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamız Ekim 2016- Mayıs 2022 tarihleri arasında akut BAO nedeniyle mekanik trombektomi uyguladığımız hastaların verilerinin retrospektif olarak incelenmesiyle oluşturuldu. The Trombolysis in Cerebral Infarction (TICI) 2b-3 rekanalizasyon elde edilen ve üç ay sonunda modifiye Rankin Skoru (mRS)’na ulaşılabilen hastalar çalışmaya dahil edildi. Üçüncü ay mRS: 0-2 iyi klinik sonlanım olarak kabul edildi. Hastaların vasküler hastalık yükünü saptamak için The Total Health Risk In Vascular Events (THRIVE) skoru kullanıldı. Posterior sistem kollateral durumu Basilar Artery on Computed Tomography Angiography (BATMAN) Skoru ve posterior komünikan arter (PcomA) ile değerlendirildi.

BULGULAR: Çalışmaya 41 hasta dahil edildi, tüm hastaların yaş ortalaması 57.4±13.3, başvuru İnme şiddeti Ulusal Sağlık İnme Ölçeği (NIHSS)’leri 22.3±6.6’di. Hastaların 15 (%36.6)’inde üçüncü ay sonu mRS 0-2 olarak saptandı. BT- ASPECT, BTA-ASPECT ve BATMAN skorları ise iyi klinik sonlanım grubunda daha yüksekti (sırasıyla p değerleri; p=0,043, p=0,028, p=0,010). İyi klinik sonlanım gösteren grupta daha sık PcomA varlığı gözlendi ve kollateral durumları bu sebeple daha iyiydi (p=0,049).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Mekanik trombektomi uygulanan BAO’da THRIVE skoru, BT-BTA ASPECTS, PcomA varlığı ve BATMAN skoru endovasküler tedavi öncesinde klinik sonlanım açısından klinisyene fikir verebilecek hem radyolojik hem de klinik kullanımı pratik parametrelerdir.
INTRODUCTION: It is known that basilar artery occlusions (BAO) have high mortality and morbidity rates. Although it is thought that there is no difference between endovascular treatment and medical treatment; Two recently published randomized clinical trials demonstrated the effect of endovascular therapy on clinical outcome in BAO. The main aim of our study is to reveal the factors that determine the clinical outcome in endovascular treatment in this special patient group.

METHODS: We retrospectively analyzed the data of patients who underwent mechanical thrombectomy for acute BAO between October 2016 and May 2022. Patients who achieved The Thrombolysis in Cerebral Infarction (TICI) 2b-3 recanalization and whose modified Rankin Score (mRS) could be reached after 90 days were included in the study. On the ninetieth day, mRS: 0-2 was accepted as a good clinical outcome. The Total Health Risk In Vascular Events (THRIVE) score was used to determine the vascular disease burden of the patients. Posterior system collateral status was evaluated with Basilar Artery on Computed Tomography Angiography (BATMAN) Score and PcomA.

RESULTS: 41 patients were included in the study, mean age of all patients was 57.4±13.3, and admission NHISS was 22.3±6.6. In 15 (36.6%) patients, mRS was detected as 0-2 on the 90th day. CT-ASPECT, BTA-ASPECT, and BATMAN scores were higher in the good clinical outcome group (p values; p=0.043, p=0.028, p=0.010, respectively). Considering the presence of PcomA between the groups, better collateral presence was found in the mRS 0-2 group (p=0.049).

DISCUSSION AND CONCLUSION: In BAO undergoing mechanical thrombectomy, THRIVE score, BT-BTA ASPECTS, presence of PcomA and BATMAN score are both radiological and clinically practical parameters that can give the clinician an idea in terms of clinical outcome before endovascular treatment.


7.
Mekanik trombektomi yapılan akut iskemik inme hastalarında iyi klinik sonucu belirleyen faktörler
Predictors of good clinical outcome in acute ischemic stroke patients after mechanical thrombectomy
Serhan Yıldırım
doi: 10.5505/tbdhd.2023.03779  Sayfalar 28 - 37
GİRİŞ ve AMAÇ: Mekanik trombektomi (MT), büyük damar tıkaniklığına bağlı iskemik inme tedavisinin en etkili yöntemidir. Başarılı rekanalizasyona rağmen bazı hastalarda iyi klinik sonuç elde edilememektedir. Bu çalışmanın amacı akut iskemik inmeli hastalarda MT sonrası iyi klinik sonuç üzerine etkili faktörleri saptamaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 2018-2021 yılları arasında mekanik trombektomi yapılan hastaların dosyaları retrospektif olarak tarandı. İnternal karotid arter ya da orta serebral arterin M1 segment oklüzyonu olan ve mekanik trombektomi yapılan hastalar çalışmaya dahil edildi. Modifiye Rankin Skalası skorunun 0-2 arasında olması iyi klinik sonuç olarak tanımlandı.
BULGULAR: Toplam 110 hasta çalışmaya dahil edildi. İyi klinik sonuç 56 (%50,9) hastada izlendi. İyi klinik sonuç grubunda daha düşük yaş (P=0,000), kan glukozu (p=0,018), nötrofil-lenfosit oranı (NLR) (p=0,010), C-reaktif peptid (CRP) (p=0,004) ve diastolik kan basıncı (p=0,009) izlendi. Kötü klinik sonuç grubunda ise daha yüksek giriş ve 24. saat NIHSS skoru izlendi (sırasıyla p=0,000, p=0,000). İyi klinik sonuç grubunda daha fazla iyi kollateral (p=0,000) ve başarılı rekanalizasyon (p=0,000) oranları izlendi. İntraserebral kanama iyi klinik sonuç grubunda daha düşük oranda izlendi(p=0,007).
TARTIŞMA ve SONUÇ: İyi kollateral dolaşım ve başarılı rekanalizasyon iyi klinik sonucun en önemli belirleyicileridir. İntrasereral kanama ise kötü klinik sonuç ile ilişkilidir. Genç yaş, düşük kan glikozu, NLR, CRP, girişteki ve 24. saatteki NIHSS skorları, diastolik kan basıncı ve işlem süresi iyi klinik sonucun diğer belirleyici faktörleridir.
INTRODUCTION: Mechanical thrombectomy(MT) is recommended treatment for acute ischemic stroke patients due to large vessel occlusions. Despite successful recanalization, patients may not have a good clinical outcome. This study aims to identify the predictors of good clinical outcome in acute stroke patients treated with MT.
METHODS: This study was designed retrospectively. Acute ischemic stroke patients treated with mechanical thrombectomy because of the internal carotid artery or M1 segment of the middle cerebral artery occlusion between 2018 and 2022 were included in this study. mRS score ≤2 on the 90th day was defined as a good clinical outcome.
RESULTS: A total of 110 patients were treated with MT. Good clinical outcomes occurred in 56 (50.9%) of patients. Good clinical outcome group had decreased levels of age(p<0.000), glucose(p=0.018), neutrophil-lymphocyte ratio(NLR) (p=0.010), C-reactive peptide(CRP) (p=0.004) and diastolic blood pressure(DBP) (p=0.009). The poor clinical outcome group had increased NIHHS scores at onset(p<0.001) and 24th hour(p<0.001). The good clinical outcome had higher rates of good collaterals(p<0.001) and successful recanalization(p<0.001). The rate of intracerebral hemorrhage was significantly low in the good clinical outcome group (p=0.007).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Good collaterals and successful recanalization are predictors of good clinical outcomes. ICH is a predictor factor of poor clinical outcomes. Younger age, decreased glucose, NLR, CRP, NIHSS score at onset and 24th hour, DBP, and procedure time are other predictors of good clinical outcome.

8.
İnme sonrasında sosyal destek, egzersiz kapasitesi ve yaşam kalitesi arasındaki ilişki: Bir vaka kontrol çalışması
Relationships among social support, exercise capacity and quality of life of stroke survivors: A case-control study
Olaoluwa Omoniyi, Taofeek Oluwole Awotidebe, Adekola Babatunde Ademoyegun, Ibukun Grace Falokun, Oluwatobi Benjamin Omisore, Adepeju Ademilola Kolade, Oluwatobi Joseph Adesokan, Adekola John Odunlade, Rufus Adesoji Adedoyin
doi: 10.5505/tbdhd.2023.40360  Sayfalar 38 - 45
GİRİŞ ve AMAÇ: GİRİŞ: Bu çalışmada inme sonrası hastalarda sağlıklı kontrollere göre sosyal destek (SD), egzersiz kapasitesi (EK) ve yaşam kalitesi (YK) açısından farklılık olup olmadığı araştırılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu gözlemsel kontrollü çalışma, Nijerya'daki 4 üçüncü basamak hastaneden inmeden kurtulan 50 hasta ve yaş-cinsiyet olarak eşleştirilmiş 50 kontrol grubunu içermektedir. SD, EK ve YK ile ilgili veriler sırasıyla fiziksel aktivite sosyal destek ölçeği, 6 dakikalık yürüme testi, inmeye özgü yaşam kalitesi (İÖYK) ve Sağlık Durumu Anketi Kısa Form (SF - 36) kullanılarak toplandı. Veriler, tanımlayıcı ve çıkarımsal istatistikler kullanılarak analiz edildi.
BULGULAR: Hastaların ve kontrollerin yaş ortalaması sırasıyla 60,98 ± 9,6 ve 60,56 ± 9,4 idi. İnme hastaları ve kontrol grubu arasında, algılanan SD (35,17+26,72'ye 17,54+22,07; t=3,596; p<0,001), EK (5,45+1,07'ye 9,89+1,34; t=18,26; p<0.001) ve SF-36’nın fiziksel bileşen özeti (FBÖ) (47,01+16,47’ye 72,69+22,77; t=-6,460; p<0,001) ile mental bileşen özeti (MBÖ) (58,03+16,62 ‘ye 77,85+14,63; t=-6,329); p<0.001) açısından anlamlı fark olduğu saptandı. İnmeden kurtulanlar arasında SD ile İÖYK ve FBÖ'nin her biri arasında anlamlı ilişki tespit edildi. Ek olarak, EK ile SF-36'nın SD, İÖYK, FBÖ ve MBÖ arasında istatistiksel olarak önemli bağlantı bulunduğu gösterildi. Bununla birlikte, EK ve SF-36'nın FBÖ'i dışında kontroller arasında önemli bir ilişki dikkati çekmedi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: İnmeden sağ kurtulan hastalarda sosyal destek, egzersiz kapasitesi ve yaşam kalitesi sağlıklı bireylerdekinden belirgin ve anlamlı ölçüde farklıdır.
INTRODUCTION: This study investigated the relationships among social support (SS), exercise capacity (EC) and quality of life (QoL) of stroke survivors and healthy controls.
METHODS: This observational controlled study involved 50 stroke survivors from 4 Nigerian tertiary hospitals and 50 age-sex matched controls. Data on SS, EC and QoL were collected using physical activity social support scale, 6-minute walk test, stroke specific quality of life (SSQoL) and Short Form (SF - 36) Health Status Questionnaire, respectively. Data were analysed using descriptive and inferential statistics.
RESULTS: The mean age of patients and controls were 60.98 ± 9.6 and 60.56 ± 9.4 years, respectively. There were significant differences between stroke survivors and control group in terms of perceived SS (35.17 + 26.72 vs. 17.54 + 22.07; t=3.596; p<0.001), EC (5.45 + 1.07 vs. 9.89 + 1.34; t= 18.26; p< 0.001), physical component summary (PCS) (47.01+ 16.47 vs. 72.69 + 22.77; t=-6.460; p<0.001) and mental component summary (MCS) (58.03+ 16.62 vs. 77.85 + 14.63; t= -6.329; p<0.001) of SF-36. There were significant associations between SS and each of SSQoL and PCS among stroke survivors. In addition, significant associations were observed between EC and each of SS, SSQoL, PCS and MCS of SF-36. However, no significant associations were observed among the controls except between EC and PCS of SF-36.
DISCUSSION AND CONCLUSION: There were significant relationships among social support, exercise capacity and quality of life of stroke survivors, which were significantly different from the apparently healthy individuals.

OLGU BILDIRILERI
9.
Pulsatil tinnitusun nadir bir nedeni: Dilate posterior kondiller venler
A rare cause of pulsatile tinnitus: Enlarged posterior condylar venous
Baki Doğan, Zehra Uysal Kocabaş, Hasan Bayındır, Fatma Ger Akarsu, Özlem Aykaç, Atilla Özcan Özdemir
doi: 10.5505/tbdhd.2022.46704  Sayfalar 46 - 49
Pulsatil tinnutus (PT) hastaların yaşam kalitesini etkileyen nadir görülen bir semptomdur. Ayrıntılı klinik öykü ve otoskopik muayene etiyolojik nedeni netleştirmede önemli yer tutar. Ayrıcı tanıda arteriyal veya venöz patolojiler düşünülmeli, ileri görüntüleme yöntemleri ile değerlendirme yapılmalıdır. Arteriyel üfürüm, venöz hum, arteriovenöz malformasyonlar ve vasküler tümörler pulsatil tinnutusa yol açabilir. Venöz patolojik anormallikler ve varyantlar, PT'nin yaygın nedenleri arasında olmalarına rağmen genellikle göz ardı edilir. Bu vasküler yapılar işitme yolaklarına yakın yerleşim gösterebilir ve türbülans etkisiyle pulsatil tinnutusa neden olabilir. Etiyolojisinde non-invaziv görüntülemeler normal saptanırsa diagnostik angiografi yapılmalıdır. Bu yazıda, diagnostik anjiografik görüntülemede saptadığımız dilate posterior kondiller venlerin neden olduğunu düşündüğümüz tek taraflı pulsatil tinnutusu olan hastayı sunuyoruz.
Anahtar Sözcükler: Pulsatil Tinnutus; Kondiller Ven
Pulsatile tinnitus (PT) is a rare symptom affecting patients quality of life. Detailed clinical history and otoscopic examination are essential in clarifying the etiologic cause. Arterial or venous pathologies should be considered in the differential diagnosis and evaluation with advanced imaging methods. Various vascular conditions such as arterial murmur, venous hum, arteriovenous malformations, and vascular tumors can cause pulsatile tinnitus. Venous pathological abnormalities and variants are often overlooked, although they are among the common causes of PT. These vascular structures may be located close to the auditory pathways and cause pulsatile tinnitus with the effect of turbulence. If non-invasive imaging is found to be normal in the etiology of PT, diagnostic angiography should be performed. In this case report, we present a patient with unilateral pulsatile tinnitus, which we think is caused by abnormally enlarged posterior condylar veins detected on angiographic imaging.

Keywords: Pulsatile Tinnitus, Condylar Venousus

10.
Asemptomatik CADASIL hastasında SARS-CoV-2 virüsü tarafından tetiklenen multipl serebral enfarktlar: Olgu sunumu
Multiple cerebral infarcts triggered by SARS-CoV-2 virus in an asymptomatic CADASIL patient: Case report
İpek Güngor Doğan, Özge Gönül Öner, Merih Kalamanoglu Balcı, Gülay Kenangil, Serkan Demir
doi: 10.5505/tbdhd.2022.74429  Sayfalar 50 - 53
Koronavirüs pandemisi süresince artan kanıtlar SARS-CoV-2 virüsünün artan inme riskinden sorumlu olduğunu doğruladı. Öte yandan SARS-CoV-2 virüsü ile CADASIL arasındaki ilişki az sayıda vaka ile literatürde tartışılan konular arasında yer aldı. Bu olgu sunumunda, asemptomatik bir CADASIL hastasında izlenen multipl serebral enfarktları sunuyoruz ve SARS-CoV-2 virüsünün serebrovasküler belirtilerinin karmaşık doğasına ışık tutmayı amaçlıyoruz.Özgeçmişinde özellik olmayan 50 yaşındaki erkek hasta. SARS-CoV-2 için alınan nazofarengial numunesinin pozitif polimeraz zincir reaksiyonu testi nedeniyle izolasyonunun 6. gününde ortaya çıkan ateş ve nörolojik belirtileriyle kliniğimize başvurdu. Nörolojik belirtileri beyin MRG’da her iki hemisferin sınır sulama alanlarında, korpus kallozum ve serebellar pedinküllerde yer alan akut vasküler lezyonlarla ilişkiliydi. Ağırlıklı olarak eksternal kapsül ve temporal kutupları içeren iki yanlı subkortikal beyaz cevherde yer alan kronik doğadaki lezyonları dikkat çekiciydi. Nörolojik tablosunu ve görüntüleme bulgularını açıklayabilecek kapsamlı bir çalışma sonucunda, NOTCH-3 için genetik test yapılarak CADASIL teşhisine ulaşıldı. Bu olgudaki deneyim, koronavirüs pandemisi sırasında şüpheli MRG bulguları olan hastalarda CADASIL tanısını göz önünde bulundurmayı telkin etmektedir. SARS-CoV-2'nin serebrovasküler belirtileriyle ilgili altta yatan patofizyolojik mekanizmaları açıklamak için daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.
During the coronavirus pandemic, increasing evidence has confirmed that the SARS-CoV-2 virus is susceptible to increased risk of stroke. On the other hand, the relationship between the SARS-CoV-2 virus and CADASIL was among the topics discussed in the literature with a small number of cases. In this case report, we present multiple cerebral infarcts in an asymptomatic CADASIL patient and we aim to shed light on the complex nature of cerebrovascular manifestations of the SARS-CoV-2 virus. A 50-year-old man with an unremarkable past medical history was admitted to our department with fever and neurologic manifestations on the 6th day of self-isolation due to positive reverse-transcriptase–polymerase-chain-reaction assay in a nasopharyngeal sample for SARS-CoV-2. Neurological deficits were related to the acute vascular lesions located in the border-zone areas of both hemispheres, corpus callosum, and cerebellar peduncles on brain MRI. Lesions in chronic nature in the bilateral subcortical white matter predominantly involving the external capsule and temporal poles were also challenging. As a result of a comprehensive study that could explain the neurological status and imaging findings, the CADASIL diagnosis is reached by genetic testing for NOTCH-3. The experience, in this case, suggests considering patients with suspicious MRI findings for CADASIL diagnosis during the coronavirus pandemic. Further studies are needed to explain the underlying pathophysiological mechanisms related to cerebrovascular manifestations of SARS-CoV-2.

LookUs & Online Makale
w