ISSN 1301-1375 | e-ISSN 2146-9113
Volume : 12 Issue : 2 Year : 2024


Türk Beyin Damar Hastalıkları Dergisi - Türk Beyin Damar Hast Derg: 12 (2)
Cilt: 12  Sayı: 2 - Ağustos 2006
DERLEME
1.
HOMEOSTAZ BOZUKLUKLARINDA NÖROLOJİK ETKİLENİM
NEUROLOGİCAL AFFECT OF HOMEOSTASİS DİSTURBANCES
Atilla Özcan ÖZDEMİR, Gazi ÖZDEMİR
Sayfalar 33 - 40
Trombotik ve antitrombotik dengelilik halinin bozulması demek olan homeostaz bozuklukları, özellikle genç strok nedenleri arasında önemli bir yer tutmaktadır. Bu dengelilik halinin devamlılığında vasküler reaktivite, vasküler endotel’in sağlamlılığı, subendotelial fonksiyon ve kan kitlesinin trombositleri ile reolojik durumu ayrı ayrı rolere sahiptirler. Trombositlerin azlığı (trombositopeni) gibi fazlalığı (trombositoz veya trombositemi) da koagulasyon dengesinin bozulmasında önemli etkenlerdir. Trombosit sayısının artışı, diğer risk durumları veya ilaçlara göre değişmek üzere vazookluzif veya hemorajik serebral lezyonlara yol açabilir. Aynı şekilde trombositopeni durumlarında ve trombosit sayısı 100-50.000 düzeyinde ise çoğunlukla serebral okluzyonlar, daha düşük sayılarda ise serebral hemorajilere rastlanır. Serebral venöz trombozlarda özellikle a) Kan hücre hastalıkları (Polisitemia, sicle cell anemi, post hemorojik anemi, paraksismal nokturnal hemoglobinuri, trombositemi (primer yada sekonder) ve b) Koagulasyon Defektleri (Protein C, Protein S, Antitrombin III eksikliği, DIC, Heparine bağlı trombositopeni, Faktör V Leiden Mutasyonu, Protrombin 20210 A mutasyonu) araştırılmalıdır.
Homeostasis defects that it is means the disturbance between thrombotic and antithrombotic balance are usually causes in young stroke. The continuity of homeostasis is commonly the healthy of vascular reactivity, vascular endotel, subendothelial fonction and condition of thrombicyts and rheology of blood volume. Thrombositopenia and thrombocytosis are important condition in disturbances of coagulation mechanisms. Thrombositosis may lead to vasoocclusive or hemorrhagic serebral lesions according to other riscs or being use drugs. Also, in the conditions of thrombositopenia if the number of thrombocyte is 50-100.000 may occurs serebral oclusion, in the case of more decrease number serebral hemorrhage. In the serebral venous thrombosis must specially be investigated a) Blood cells diseases (Policytemia, sicle cell anemia, posthemorrhagic anemia, paroxysmal nocturnal hemoglobinuria and primary pr secondary thrombositemia) and b) Defects of coagulation (Protein C, Protein S, deficiency of antithrombine III, DIC, thrombositemia from heprin, mutation of factor V Leiden, mutation of prthrombine 20210A).

ORIJINAL ARAŞTIRMA
2.
AKUT SEREBRAL İSKEMİLİ HASTALARDA S 100 B SERUM PROTEİN KONSANTRASYONLARI
S100 B SERUM PROTEIN CONCENTRATIONS IN ACUTE CEREBRAL ISCHAEMIA
Ayşe TUNCA, Yasemin ARDIÇOĞLU, Bahattin ADAM, Aslı KÖKTENER
Sayfalar 41 - 44
Amaç : Bu çalışmanın amacı, akut serebral iskemi tanısı alan hastaların serum S100 B seviyelerinin kronik iskemik lezyonları olan hastalarınki ile karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntem : Çalışma grubu olarak alınan 20 akut serebral iskemili hasta, beyin görüntülemelerinde kronik iskemik gliyotik lezyonları olan 20 kontrol grubu hastası ile karşılaştırıldı. Akut serebral iskemili hastalardan inmenin 2,24,48,72. saatlerinde, kontrol grubundan da serebral iskemi tanısı konulduktan sonra S 100 B için kan alındı. S100 B’nın bazal değeri 0,12 µg/L olarak kabul edildi. Bulgular: Akut serebral iskemili hastaların S100 B değerlerindeki yükseklik istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Akut serebral iskemisi ve serebral ödemi olan hastaların 24,48 ve 72. saatlerdeki S100 B değerleri 2. saate göre daha yüksek bulundu. Serebral ödemi olan hastaların ortalama S100 B düzeyleri, olmayanlara göre daha yüksekti. En yüksek değer serebral ödem ve çift olan hastada idi. Sonuç: S100 B protein seviyesinde yükselme santral sinir sistemindeki herhangi bir hasarın göstergesi olabilir. Daha ileri çalışmalarla, proteinin bazal seviyesinin, akut inme sonrası protein seviyesindeki artış ile zamansal korelasyonun netleştirilmesi bu protein değerini akut inme tanısı ve progresyon takibi açısından kullanışlı kılacaktır.
Background: The aim of this study was to compare the serum S100 B values of acute cerebral ischaemia patients with patients with chronic ischaemic lesions. Materials and Methods: Twenty consecutive patients with acute cerebral ischaemia were included the study group and were compared with 20 consecutive patients who had chronic ischaemic gliotic lesions on cerebral images. Sera for S100 B levels were collected from the study group on 2, 24, 48 and 72 hours after stroke onset and from the control group after the diagnosis of old cerebral ischaemia. The base value of S100 B was accepted as 0.12 µg/L. Results: Statistically significant elevation in S100 B values was found in acute cerebral ischaemia patients. The S100 B values of patiens with acute cerebral ischemia and oedema in 24th, 48 th and 72 nd hours were higher than the values in 2 nd hour. Mean S100 B values in cerebral oedema patients were higher. The highest level was in patients with cerebral oedema and shift. Conclusions: Evaluated levels of the protein indicate any cell damage in the central nervous system. With further studies, clearing the basic value of the protein and time related changes after acute stroke would make it a useful marker for the diagnosis and follow-up the progression of acute stroke.

3.
ORTA SEREBRAL ARTER SULAMA ALANI İNFARTINA BAĞLI OLARAK AKUT İSKEMİK İNME GEÇİREN HASTALARDA TRANSKRANYAL MANYETİK STİMÜLASYONUN PROGNOSTİK DEĞERİ
PROGNOSTIC VALUE OF TRANSCRANIAL MAGNETIC STIMULATION IN ACUTE STROKE PATİENTS DUE TO MIDDLE CEREBRAL ARTERY INFARCTION
Kemal BALCI, Nilda TURGUT, Ufuk UTKU, Talip ASİL
Sayfalar 45 - 51
Amaç: İnme sonrası erken dönemde prognozu tahmin etmek tedavi ve rehabilitasyon planı açısından önemlidir. Ancak sadece klinik muayene bulgularıyla prognozu tahmin etmek kolay değildir. Bu çalışmanın amacı orta serebral arter sulama alanı infarktına bağlı olarak iskemik inme geçiren homojen bir hasta populasyonunda transkranyal manyetik stimülasyonun (TMS) prognostik değerini araştırmaktır. Hastalar ve Metodlar: Onbeş sağlıklı gönüllü ve orta serebral arter sulama alanında akut infarkt gelişen 40 hasta çalışmaya alındı. İnme gelişiminden sonraki ilk üç günde ilk TMS testi yapıldıktan sonra takip eden birinci ayın sonunda TMS değerlendirmesi tekrarlandı. Kontrol vakalarının her iki hemisferi, hastaların sağlam ve lezyonlu hemisferlerinden elde edilen TMS yanıtları karşılaştırıldı. Fonksiyonel düzelme dördüncü ayın sonunda Orgogozo’nun MCA skalası, NIH-NINDS skoru ve Barthel indeksi ile değerlendirildi. Sonuçlar ve Yorum : Dördüncü ayın sonunda MEP cevabı elde edilebilen hastalarda istatistiksel anlamlı derecede fonksiyonel düzelme gözlendi. Sonuçlarımız TMS’nin klinik prediktörlerle birlikte kullanılmasının iskemik inme prognozunu belirlemede faydalı olabileceğini gösterdi.
Objective: Although it is important to know the prognosis of stroke in the early stages of the event, it is not easy to evaluate the prognosis only with clinical examination on admission. Purpose: The aim of our study is to determine the prognostic value of transcranial magnetic stimulation (TMS) in a homogeneous group of patients with ischemic stroke due to middle cerebral artery territory infarction. Patients and Methods: Fifteen healthy subjects and forty patients with acute stroke due to middle cerebral artery territory infarction were studied. After the first TMS evaluation was performed within the three days after the event, the TMS test was repeated at the end of the first month. Bilateral hemispheres of the control subjects and the healthy hemispheres of the patients, healthy and lesioned hemispheres of the patients were compared. The functional recovery was assessed at fourth month with Orgogozo’s MCA scale, NIH-NINDS score and Barthel index. Results and Conclusion : Statistically significant functional improvement was found in patients with MEP response at the end of fourth month. Our results showed that TMS technique provides a useful early prognostic indicator of functional recovery in ischemic stroke patients when used togethet with clinicical predictors.

4.
SPONTAN İNTRASEREBRAL KANAMALAR: 459 VAKANIN BT BULGULARI, PROGNOZ VE MORTALİTE AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
SPONTANEOUS İNTRACEREBRAL HEMORRHAGES: THE EVOLUATİON OF 459HEMATOMA WİTH THEİR CT SCAN, PROGNOSİS, MORTALİTY
Zahide YILMAZ, Nihal IŞIK, Ramazan KAVAL, İlknur AYDIN, Fatma CANDAN, Sebatiye ERDOĞAN, Taner SELEKER
Sayfalar 53 - 58
Kliniğimizde spontan intraserebral kanama tanısıyla takip edilen 459 vaka; yaş, cins, risk faktörleri, bilinç düzeyi, kanamanın yerleşimi, boyutu, orta hat şifti ve kanamanın ventriküle açılımı açısından retrospektif olarak gözden geçirilerek, bu faktörlerin mortalite üzerine etkileri araştırıldı. Hipertansiyon sıklığı %83.7 olarak bulundu. Kanama, en sık putaminal (%37.9), lobar (%23.3), talamik (%22.4), serebellar (%9.2), beyin sapı (%5.9) ve kaudat (%1.3) yerleşimli olarak bulundu. Olguların mortalite oranı %44.9 olarak saptandı. Hastanın başvuru sırasındaki bilinç durumu, kanamanın lokalizasyonu, boyutu, orta hat şifti, ventriküle açılım varlığının prognozu etkilediği tespit edildi. Yaşayan olguların ortalama Glaskow Koma Skalası 13, kaybedilen olguların ise 6.4 olarak saptandı. Talamik yerleşimli kanamaların prognozu en iyi (mortalite oranı %33), beyin sapı yerleşimli kanamalarının prognozu ise en kötüydü (%63). Genel olarak tüm lokalizasyonlarda çap arttıkça mortalite oranı artmaktaydı. Mortalite oranının, 1 cm den küçük kanamalarda %2.6 ya kadar düşmesine rağmen, 8 cm den büyük kanamalarda %93.3 e kadar çıktığı tespit edildi.
459 patients in our clinic with the diagnosis of intracerebral hemorrhage, were evaluated retrospectively for age, sex, risk factors, the conscious degree, hematoma localization, size, mid-line shift and rupture of the hematoma into the ventricule; also these factors were examined for their effects on the mortality. The percentage of HT was 83.7%. The localization of the hemorrhage was the most frequently putaminal (37.9%). Lober (23.3%), thalamic (22.4%), cerebellar (9.2%), brainstem (5.9%) and caudat (1.3%) were the following ones. The mortality rate of the patients was 44.9%. It has been established that the baseline conscious degree at the patients acceptance to the hospital, the localization of the hemorrhage, size, mid-line shift and rupture into the ventricule had no effects on outcomes. The mean Glascow Coma Scale was 13 in the survival patients and it was 6.4 in the exitus patients. The outcomes were the best in thalamic localization (the percentage of the mortality: 33%), and the worst in brainstem localization (the percentage of the mortality: 6.3%). In general, in all of the localizations, the mortality was rising with the increase of the diameter of the hemorrhage. At the hematomas with a diameter of under 1 cm, the mortality rate was decreasing to 2.6% while, it was increasing to 93.3% at the hematomas with a diameter of bigger than 8 cm.

OLGU SUNUMU
5.
ANİ AĞRISIZ GÖRME KAYBI VE TEMPORAL ARTERİT
SUDDEN PAINLESS VISUAL LOSS AND TEMPORAL ARTERITIS
Tuğba TUNÇ, Hakan SABUNCUOĞLU, Leyla ÇEVDAR, Levent E. İNAN
Sayfalar 59 - 60
70 yaşındaki erkek hasta sistemik semptomları olmadan ani tek taraflı görme kaybıyla başvurdu. Göz dibi muayenesinde anterior iskemik optik nöropati bulguları görüldü. 18 gün sonra sol gözünde de görme kaybı gelişti. Temporal arter biyopsisi temporal arterit ile uyumlu bulundu. Ani, ağrısız görme kaybı olan hastalarda ayırıcı tanıda temporal arteritin düşünülmesi erken tedavi ve prognoz açısından önemlidir.
A 70- year-old man referred with a sudden loss of vision of the right eye without history of systemic symptoms. Anterior ischemic optic neuropathy was diagnosed at ophthalmic examination. 18 days later, visual loss was developed in the left eye. Temporal artery biopsy was revealed temporal arteritis. Early diagnosis of temporal arteritis in patients with sudden painless visual loss is crucial for prognosis.

6.
EŞ ZAMANLI ORTAYA ÇIKAN WEBER SENDROMU VE HOLMES TREMORU OLGUSU
COINCIDENTALLY PRESENTING WEBER SYNDROME AND HOLMES TREMOR: A CASE REPORT
Serkan KILBAŞ, Aylin YAMAN, Galip AKHAN
Sayfalar 61 - 64
Beyin sapı, inme lezyonlarının sık rastlanıldığı bir bölgedir. Bununla birlikte beyin sapı sendromları, iskemik inme tabloları arasında az görülmektedir. Biz Weber sendromu ve Holmes tremorunun bir arada gözlendiği, kraniyal MRG’sinde talamus - mezensefalonda infarktları bulunan bir olguyu ilginç özellikleri ve sık görülmemesi nedeniyle bildirmeyi uygun gördük.
Brainstem is a common site for stroke lesions. However, brainstem syndromes are the rare types of ischemic stroke. Because of it`s interesting features and its rarity, we report a case with Weber syndrome and Holmes tremor whose cranial MR imaging study showed thalamic and mesencephalic infarcts.

7.
TEK VERTEBRAL ARTER TÜM SEREBRAL DOLAŞIMI BESLEMEK İÇİN YETERLİ OLABİLİR Mİ?
IS THE ONLY ONE VERTEBRAL ARTERY ENOUGH TO SUPPLY ALL CEREBRAL CIRCULATION?
Nilgün ÇINAR, Emine ÇELİKKAŞ, Nevzat UZUNER, Demet ÖZBABALIK, Gazi ÖZDEMİR
Sayfalar 65 - 67
İki taraflı karotid arter tıkanıklıkları seyrek olarak görülmektedir ve tanıda dijital substraksiyon anjiografi (DSA) altın standarttır. Etiyopatogenezde kardiyovasküler risk faktörleri önem kazanmaktadır. Ekstrakranyal damarlarda, sağ ana karotid arter, sol internal karotid arter ve sol vertebral arteri içeren çoklu oklüzyonu olan ve sadece sağ vertebral arter ile serebral dolaşımın sağlanamadığı semptomatik bir hastayı bildirdik.
Bilateral carotid arterial occlusions are seldom encountered, and digital substraction angiography (DSA) is the gold standard for diagnosis. Cardiovascular risk factors are prominent in etiology. We present a symptomatic patient that has multiple occlusions at extracranial vessels including right common carotid artery, left internal carotid artery and left vertebral artery, and right vertebral artery was not enough for all cerebral circulation alone.

LookUs & Online Makale
w